| Onu kurtarmaya çalıştım, şu an seni kurtarmaya çalıştığım gibi. | Open Subtitles | كنت أحاول إنقاذه، بنفس الطريقة التي أحاول إنقاذك منها الآن |
| Onların hepsi şu an seni kurtarmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | والشيء الوحيد الذي يفعلونه الآن هو محاولة إنقاذك |
| Yasalar bir yana, seni yanardağdan kurtarmak ahlaki açıdan doğruydu. | Open Subtitles | بغض النظر عن القوانين إنقاذك من البركان كان قرارا أخلاقيا |
| Hey, Aşil'in Kalkanı. İyi işti. kurtardığın için sağ ol. | Open Subtitles | "درع أخيل " , أحسنت , شكراً على إنقاذك لي |
| Bilgin olsun, onun hayatını kurtardım, seninkini de kurtarabilirim. | Open Subtitles | لمعلوماتك, لقد أنقذت حياته وإستطيع إنقاذك أيضاً |
| Ve yalan söylüyorsan hiçbir şey seni kurtaramaz. | Open Subtitles | وإذا كنت تكذبين, فلا أعرف إن كان هناك ما يمكنه إنقاذك. |
| Ama seni üç saat sonra yapman gereken hareket serisinden ben bile kurtaramam. | Open Subtitles | نعم ، حسناً و لكن لن يمكننى إنقاذك من عرض المشجعات الذى ورائك بعد ثلاث ساعات |
| Meslektasim, sizi kurtarmaya çalisirken canini verdi. Onun ne kadar egitimli oldugunu görmüssünüzdür kesin. | Open Subtitles | لقد مات رفيقي، محاولًا إنقاذك وأنا متأكد أنك قد رأيت لأي مدى كان مُدرّب بعناية |
| Basit. Beynin seni evliliğin gereksiz yedeğinden kurtarmaya çalışıyor. | Open Subtitles | الأمر بسيط، عقلك يحاول إنقاذك من زواجك السيء |
| Benim hayatımı kurtardın, yani... en azından seninkini kurtarmaya çalışabilirim. | Open Subtitles | لقد أنقذت حياتي ، و لذلك أقل ما يمكنني القيام به هو محاولة إنقاذك ، أفهمت؟ |
| Sevmiyor gibi yapıyor ama kafasında sadece seni kurtarmak var. | Open Subtitles | يدّعي عكس ذلك، لكن إنقاذك هو فقط ما يُفكّر به |
| Sadece ben de seni kurtarmak isterdim. | Open Subtitles | . أنا فقط أتمنى لو إستطعت إنقاذك أنت أيضاً |
| Evet ve eğer durum tam tersi olsaydı o seni kurtarmak için her şeyini bırakırdı. | Open Subtitles | أجل، لكن لو كان الوضع معكوساً، فكان ليوقف كلّ شيء من أجل إنقاذك. |
| Beni kurtardığın için adam akıllı bir teşekkür bile edememiştim. | Open Subtitles | انا لم أشكرك على نحو مناسب بعد على إنقاذك لي على القطار |
| Hayatımızı kurtardığın için teşekkür etmeliyim. | Open Subtitles | وتهريبها هي وطفلتها. أعتقد أنني يجب أن أشكرك على إنقاذك لنا |
| Güzel, çünkü seni o şekilde yalnızca bir kere kurtarabilirim. | Open Subtitles | جيد، لأنه يمكنني إنقاذك مرة واحدة بتلك الطريقة. |
| Ama böyle devam edersen, kimse seni kurtaramaz. | Open Subtitles | . لكن إذا بقيت على هذا , لن يستطيع أحد إنقاذك |
| - Seni bundan kurtaramam, bunu durdurmak için yapabileceğim hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لا يمكنني إنقاذك من هذا لا يوجد شيء أستطيع فعله لإيقاف هذا ماذا ؟ |
| Sadece seni korumaya çalışıyorum, David. | Open Subtitles | أنا أحاول إنقاذك من الضرب على العجز يا ديفيد |
| Seni kurtarmayı başaramayınca da bitti sanmıştım. | Open Subtitles | و أعتقدت إنها أنتهت عندما فشلت فى إنقاذك |
| Bilseler bile, buraya bir kurtarma operasyonu düzenleyemezler, çünkü burası bir kale. | Open Subtitles | حتى وإن علموا، لن يستطيعوا إنقاذك لأن هذا المكان مُحصن |
| Sana gerçekten akıllıca bir şeyler yapıp, kıçını kurtaracak bir şans tanıyacağız | Open Subtitles | سنعطيك فرصة لعمل شيئ ذكي حقا والذي ربما قد يساهم في إنقاذك |
| Muhtemelen, ölmeden önce sizi korumak için Hollow'u kendi bedenlerine almışlar, Rukia-san. | Open Subtitles | من المحتمل أن هذان الأثنان بينما كانوا يحاولون إنقاذك دخل الهولو لجوفهما |
| Sizi ve arkadaşlarınızı kurtarmanın öncelikli amacımız olduğunu söyleyemem. | Open Subtitles | ما الغرض من هذا؟ إنقاذك أنت و جماعتك لا يمكنني القول بأن هذا هو هدفنا الأساسي |
| Umarım pek takmazsınız hayatınızı kurtardığım için teşekkür etmek istersiniz diye düşündüm. | Open Subtitles | آمل أنكم لا تمانعون، لكني استنتجت أنكم تريدون شكري على إنقاذك حيواتكم. |
| Nick'in seni kurtarırken öldüğünü söylemiştin. | Open Subtitles | لقد قلت ذلك قلت " نيك " الحقيقي مات يحاول إنقاذك |
| Böyle hakir bir hayattan, insanı yalnız aşk kurtarabilir. | Open Subtitles | في هذه الحياة الحقيرة، ليس سوى الحب من يمكنه إنقاذك. |