| Tonlarca harika şey alabilirdik. | Open Subtitles | لكنا إستطعنا شراء الكثير من الأشياء الرائعة |
| - Yaptığı onca harika şey. | Open Subtitles | كان علي مسحه كل تلك الأشياء الرائعة التي قامت بها |
| Şuna bir baksana. Yakacak güzel şeyler getirdim. | Open Subtitles | تفقدى هذا ، لقد جلبت بعض الأشياء الرائعة لنحرقها |
| iPhone'daki devrimci alışılmışında düşünülen güzel şeyleri kimin para sağladığını sorun. | TED | تساءلوا من موّل هذه الأشياء الرائعة جدا، الثورية والمبدعة، الموجودة في الآيفون. |
| Tamam. Biliyorum o şehir için harika şeyler yaptılar, ama, bilirsin, benim için-- | Open Subtitles | أعلم أن هناك الكثير من الأشياء الرائعة فى هذه المدينة ولكن بالنسبة لى |
| Sen o harika şeyleri söylediğinde çok kötü karşılık verdim. | Open Subtitles | كنت فظيعة بتصرفي اتجاهك خاصة أن قلت تلك الأشياء الرائعة |
| Hayır uyuyamayız. Bugün bir sürü güzel şey oldu. | Open Subtitles | أوه من المحتمل اننا سنخلد للنوم الان فقد حدثت العديد من الأشياء الرائعة اليوم |
| Bir sürü güzel eşyan var. | Open Subtitles | لديك الكثير من الأشياء الرائعة هنا |
| Daha çok okudukça ve hikayeyi takip ettikçe, görüyorum ki biyoloji bilimlerinde yaklaşmakta olan inanılmaz şeyler var. | TED | وبينما أنا أقرأ أكثر فأكثر الآن، وأتتبع القصة، توجد بعض الأشياء الرائعة تكتشف في العلوم الحياتية. |
| Dünyada gerçekten havalı şeyler oluyor. | TED | توجد الكثير من الأشياء الرائعة التي تحدث حول العالم |
| Otelimizde size özel, bir sürü harika şey hazırladık. | Open Subtitles | لدينا الكثير من الأشياء الرائعة التي خطتنا لها في الفندق |
| Anne, senin de yapabileceğin... bir sürü harika şey vardır. | Open Subtitles | و, يا أمي, هنالك العديد من الأشياء الرائعة عنكِ الألعاب الرياضية ليست واحدة منهم |
| Çok acımasızsın. Burada çok güzel şeyler yazıyor. | Open Subtitles | ،أنتِ قاسية للغاية توجد بعض الأشياء الرائعة هنا |
| Biliyorum. Ama, bilirsiniz, burada çok fazla güzel şeyler olur. | Open Subtitles | ولكن كما تعلم، كثير من الأشياء الرائعة تحدث هنا في الواقع |
| Bunu dene: eğer ilacı yaparsan olabilecek güzel şeyleri düşün ve eğer ilacı yapmazsan olabilecek kötü şeyleri. | Open Subtitles | جربهذه: فكر في كل الأشياء الرائعة التي سوف تحدث إذا قمت بصنع المخدر |
| Çünkü onlar, bütün bu güzel şeyleri düşünür; yaratıcı insanlar, mal varlığı, gelir artışı -- onları bunlar çeker, ama kötü ve çirkin şeyleri görmezden gelirler. | TED | لأنهم يعتقدون أن كل هذه الأشياء الرائعة مثل الناس المبدعة ,الثروة , الدخل هو مايجذبهم متناسين كل مايتعلق بالسيئ والقبيح |
| Çok güzeldi. harika şeyler vardı. | Open Subtitles | لقد كان جميلاً حقاً, كان لديه بعض الأشياء الرائعة. |
| Bizler harika şeyleri karmakarışık yapmakta yeteneği olan türleriz. | TED | فنحن لدينا موهبة بإعتبارناأجناس تدمر وتخرب الأشياء الرائعة. |
| Bu dünyada pek çok güzel şey olduğunu göreceksin. | Open Subtitles | ستكتشف أن هناك الكثير من الأشياء الرائعة في هذا العالم |
| Bir sürü güzel eşyan var. | Open Subtitles | لديك الكثير من الأشياء الرائعة هنا |