| Sence de bu benim için fazlaca turuncu olmadı mı? | Open Subtitles | ألا تعتقدين بأنك قد أكثرتِ من اللون البرتقالي لي ؟ |
| Hindi, kabak, balkabağı yok. turuncu renkli hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لا ديك رومي ولا سكواتش ولا قرع ولاشيء للون البرتقالي |
| Kırmızı, turuncu, sarı ve yeşil nerede yaşayabileceğini gösteriyor. - Doğru. | Open Subtitles | الأحمر ، البرتقالي ، الأصفر والأخضر يفترض أن يكون حيث يعيش |
| Açıkcası, koltuk altından gelen terör alarmın... turuncu alarma yükselmiş. | Open Subtitles | ويبدو أن مؤشر الإرهاب تحت إبطك بدأ يضيء باللون البرتقالي |
| Buradaki sarı çubuk, oto koltuklarını temsil ederken portakal rengi karın-omuz kemerini, ve kırmızı ise sadece karın emniyet kemerini gösteriyor. | TED | الشريط الأصفر يمثل مقاعد السيارة ، اللون البرتقالي حزام الخاصرة والكتف, والأحمر حزام الخاصرة فقط |
| turuncu saçların intikamını alıyordu ve onu House'un odasına koymuştu. | Open Subtitles | كان ينتقم بسبب الشعر البرتقالي و فخخها في مكتب هاوس |
| Sanırım ikimiz de aynı fikirdeyiz... turuncu benim rengim değil. | Open Subtitles | اظن انه يمكننا ان نتفق البرتقالي ليس لونا يليق بي |
| Daha da tahmin yürütürüm, ama elinde kelepçe, üzerinde de turuncu zıbın olmadığına göre bunun bir anlamı olmalı. | Open Subtitles | لا زلتُ أتوسقع حدوث المزيد لكنك لست مقيداً بالأغلال ولا تلبس الزي البرتقالي فهذا يعني شيئاً ما على الأقل |
| Civcivinin parlak turuncu ağızını görmesi daha çok yiyecek getirmesi anlamına gelir. | Open Subtitles | منظر لون فم فرخها البرتقالي اللامع يحتاج منها إحضار المزيد من الطعام |
| Ama iyi ki yapmışım, çünkü turuncu renk bana hiç yakışmaz. | TED | ولكن كان من حسن حظي أنها لدي لأن اللون البرتقالي لا يناسبني |
| Sağlam olanlar ise turuncu ile. | TED | والديموقراطية القوية هي اللون البرتقالي |
| dönüşmesidir. Ve o turuncu toz lekesi, o turuncu toz problemi, işte tamda üzerine gitmek üzre yola çıktığımız şeydir. | TED | من الغبار البرتقالي. و إنها هذه الكومة من الغبار البرتقالي، مشكلة الغبار البرتقالي هذه، هي المشكلة التي نتكلم عنها. |
| Benzer şekilde, köşedeki turuncu kutu, bir okul otobüsü ve ona da farklı davranmamız gerekiyor. | TED | نفس الشيء ، المربع البرتقالي على الجنب هنا ، هو عبارة عن باص مدرسة، ويجب أن نتعامل مع هذا بشكل مختلف أيضا |
| Ama başka bir renk taşıyordu: turuncu. | TED | على الرغم من ذلك فان اللون البرتقالي له تلك الخاصية. |
| Şuraya biraz mavi, oraya sarı, diğer tarafa turuncu. | TED | هنا بعض الأزرق، وبعض الأصفر، وبعض البرتقالي. |
| Sonra, yaklaşık 3500 yıl önce, bu turuncu renkli yolu takip ederek yön değiştirdi. | TED | ثم تحرّك بعد حوالي 3500 سنة ليتبع المسار الموضح هنا باللون البرتقالي. |
| turuncu, bir negatif kumanda. | TED | وجهاز التحكم ذو اللون البرتقالي هو الجهاز السلبي. |
| Yani turuncu konu dışı ve onu mavi ve kırmızıda tutman gerekecek. | TED | لذا اللون البرتقالي بعيد وستحتاج لإبقائه باللون الأزرق والأحمر. |
| portakal esansı, Vietnam savaşı sırasında kullanılan ve bitkilerin yapraklarını dökmeye yarayan ve bu sayede Vietkong ve Kuzey Vietnam ordusunun gizlenmesini engelleyen bir ilaçtı. | TED | العامل البرتقالي كانت أوراق النباتات التي أستخدمت خلال حرب فيتنام لرفض التغطية لالفيتكونغ والجيش الفيتنامي الشمالي. |
| İlk binayı sıkıcı kasvetli bir griden parlak bir turuncuya boyadığımızda beklemediğimiz birşey oldu. | TED | بعدما طلينا أول بناء بعد تغيير اللون الرمادي الحزين إلى البرتقالي المشع في الواجهة حدث شيء من الصعب تصوره |
| DDT'yi ve Vietnam'daki Agent Orange'ı ürettiler sonra da "Roundup" dedikleri bir ürün geliştirdiler. | Open Subtitles | لأنها تنتج مادة الدي دي تي ، العامل البرتقالي في فيتنام وهم طوروا منتج يسمى الدورة الكاملة |
| Tamam. Demek turuncuyu sevmiyorsun. Sorun değil. | Open Subtitles | حسنا, إذا أنت لا تحب البرتقالي, لا بأس بذلك |
| Mesela, parlak turuncunun kışkırtıcı bir etkisi vardır. | Open Subtitles | على سبيل المثال ، اللون البرتقالي الزاهي اتضّح انّه يستفزّ مشاعر العداوة |
| Hayatın sadece turuncudan gelenleri koruduğunu düşünüyordum. | Open Subtitles | أتعتقدت أن أطواق النجاة تأتي باللون البرتقالي فقط |
| Bal hardallı jambon ve kaşar peynirli, mini portakallı bisküviler. | Open Subtitles | البسكويت البرتقالي الصغير مع لحم خنزير وخردل وعسل وجبن تشادر |