| Bu gençlerin gerçekten de kendi yeteneklerini geliştirmeleri ve rehabilite edilmeleri pek mümkün değildir. | TED | في الحقيقة لا يوجد ما يفعله هولاء الشباب لتعزيز مهاراتهم وإعادة تأهيلهم. |
| Yakınlardaydım. aslında bu pek iyi bir zaman olmayabilir. | Open Subtitles | نعم ، كنت في الجوار في الحقيقة لا أعتقد أن الوقت مناسب |
| Açıkçası, bunun istediğine ulaşma ve gelişme dönemi olacağının bir garantisi yok. Bir kısmı şans meselesi. | TED | في الحقيقة لا يوجد ضمانة بأن تكون تلك المرحلة مرحلة ازدهار وانماء وعطاء فبعضه حظ |
| Bu yüzden, sesinizi duyarsınız ama beyniniz aslında sesinizi hiç dinlemez. | TED | فتسمع صوتك لكنّ دماغك في الحقيقة لا يستمع البتّة لصوتك فعلاً. |
| Hatta hissetmiyorum bile lan. - Ama bu prensip meselesi, bebeğim. | Open Subtitles | في الحقيقة لا أشعر بأثر الضربة ولكني منزعج من ناحية المبدأ |
| Üzücü ama Gerçek. Bu konuda yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | محزن لكنها الحقيقة لا يوجد شيء يمكنني فعله حيال ذلك |
| Aslına bakarsan, bu olmadan tam sağlıklı olamazsın. | Open Subtitles | في الحقيقة لا يمكنك أن تكوني في أتم العافية بدونها |
| Tanrı biliyor ya, Doğruyu söylüyor. | Open Subtitles | إنه يقول لكم الحقيقة. لا توجد أية خزينة. |
| Ve işin Gerçeği o yaşta kimse ne dediğinizi takmaz. | TED | وفي الحقيقة لا أحد يُعطي أهمية لما تقوله حينها. |
| Bir yer bulmayı düşünüyorsan, pek niyetlenme. Hiç bir yer yok. | Open Subtitles | إن كنت تفكر في الحصول على منزل هناك، فلا تضيع وقتك, لأنه في الحقيقة لا يوجد شيء متوفر |
| Şey, aslında artık pek fazla öğretmenlik yapmıyorum. | Open Subtitles | أنا في الحقيقة لا . أعمل بالتدريس كثيراً الآن |
| Bak, aslında konuşacağımız pek bir şey kalmadı. | Open Subtitles | تعلميـن ، في الحقيقة لا يوجد هنـاك شيء للتحدث عنـه |
| Bunu günde iki kere yapıyor. pek olağan gözükmüyor. | Open Subtitles | إنه يفعل ذلك مرتان تقريباً يومياً بخلاف ذلك , أنا في الحقيقة لا أراه |
| Açıkcası pek umrumda olmazdı..çünkü cevabımı istatistikler üzerine verdim. | Open Subtitles | في الحقيقة لا يهمني، لأن قراري ..يعود إلىإحصائيات. |
| Açıkçası artık değiştirmem gerektiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة, لا أظن بأن علي أن أتنكر بعد الأن |
| Açıkçası, neden çocukları da alıp seni terk edip gitmediğimi bilmiyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة , لا أعرف كيف أتركك في السيارة مع الاولاد و أرحل |
| Peki, Açıkçası sizi, sizinle çalışmak isteyip... istemeyeceğimi bilecek kadar tanımıyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة , لا اظن اني أعرفك جيداً حتى أرغب في العمل معك |
| aslında, o zamandan beri çalışma odasına girmeye cesaret edemedim... | Open Subtitles | لأقول لك الحقيقة لا أملك الشجاعة لأذهب إلى موقع دراسته |
| aslında bunu kendi idarem için bile yapmam ama... Sizin için buradayım. | Open Subtitles | في الحقيقة لا أريد أي تقارير من الحكومة و إنما أريدها منك |
| Karikatürünü çizdiğimiz bir hayvan değil... Hatta resmini bile yapmayız. | TED | انه ليس حيوان نرسمه عادة .. في الحقيقة لا نرسمه ابدا |
| Ama Gerçek hâlâ şu ki, oğlunla görülen son insan sensin. | Open Subtitles | لكن الحقيقة لا تزال قائمة بإنّك آخر شخص شوهد مع ابنك. |
| Aslına bakarsanız, otelinizi değiştirmeniz için bile bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | فى الحقيقة , لا أرى أى داعى لتغيير الفنادق |
| Doğruyu söylemek gerekirse, Yardım etmek zorunda olmamız için bir neden göremiyorum. | Open Subtitles | لاخبرك الحقيقة لا ارى ما يجعلنا نفعل ذلك |
| bu röportaj bitmiştir tamam çocuklar Gerçeği istiyorum çekinmeyin ben biraz kilolu muyum? | Open Subtitles | حسناً يا عائلتي، أريد الحقيقة لا تتساهلوا هل وزني زائد بعض الشيء؟ |