| Dışarıda bir yerde hiç tatmadığınız kadar yumuşak bir et var. | Open Subtitles | في مكانٍ ما خارج هنا يوجد اللحم الطري الذي يعجبك طعمه |
| İskeletimizin çevresinde vücuda şeklini veren yumuşak dokular; kaslar, sinirler, atar ve toplar damarlar bulunur. | TED | تقع العضلات والأعصاب والشرايين والأوردة حول الهيكل العظمي كلها تشكّل طبقات النسيج الطري لأجسادنا |
| Bu yumuşak peynir, köri ve soslara eklenebilir veya çabuk hazırlanan bir vejetaryen yemeği olarak kolayca kızartılabilir. | TED | هذا الجبن الطري والخفيف يمكن إضافته لأطباق الكاري والصلصات، أو قليه وتحضيره كطبق نباتي سريع. |
| 400 çeşit sert mercan, 300 çeşit yumuşak mercan, 1,600 çeşit balık, | Open Subtitles | اربعمائة نوعا من المرجان الصلب, و 300 من المرجان الطري, الف وستمائة نوع من الأسماك, |
| yumuşak ahşaptan, içi de krep kumaştan. | Open Subtitles | إنه مصنوع من الخشب الطري وداخله من قماش الكريب. |
| Ya da kafein, tütün, suşi yumuşak peynir, işleme tabi tutulmuş et ve jakuziye. | Open Subtitles | أو الكافيين أو التبغ أو السوشي أو الجبن الطري أو اللحوم المصنعة أو الجاكوزي |
| -Bu ufaklık da onu doğruluyor. Bu tür böcekler yumuşak ahşabı yer. | Open Subtitles | نوع الخنفساء هذا يأكل الخشب الطري |
| Onların yumuşak et yemelerini istedim. | Open Subtitles | . . أردتهم أن يتغذوا على اللحم الطري |
| Temiz hava hassas ve yumuşak tenime hiç iyi gelmiyor. | Open Subtitles | بأمور مرعبة إلى جلدي الحساس الطري |
| Hani şu yumuşak, ince şeyler var ya... | Open Subtitles | تعرف,هذا الشيء الطري الرقيق |
| Burada toprak oldukça yumuşak. | Open Subtitles | التراب الطري السيئ هنا. |
| yumuşak etiniz için... | Open Subtitles | من اجل لحمك الطري |