| Laurel'i buradan kaçırır, Oli'yi de alıp, havaalanına Uber ile gideriz. | Open Subtitles | يمكننا كسر الغار من هنا، والتقاط اولى، واوبر مباشرة الى المطار. |
| Acaba Laurel tüm bunlar konusunda ne düşünürdü. | Open Subtitles | أنا أتساءل ما الغار أن لقد فكرت في كل هذا. |
| Şimdiyse burada durmuş, yapmaya çalışmasaydım Laurel hayatta olur muydu diye düşünmeden edemiyorum. | Open Subtitles | والآن أنا تركت هنا أن أتساءل عما إذا كان لا، سوف الغار لا يزال على قيد الحياة؟ |
| Elmalar ve defne yaprakları kötülüğün yolunu kapatır. | Open Subtitles | إنَّ التفاح، و ورق الغار يمنعان طريق الشرّ |
| Veya Laurel'ın kendi hayatını yönetmesine izin versek nasıl olur en azından bir kaç saatliğine? | Open Subtitles | حسنا، ماذا عن تركنا الغار السيطرة على حياتها الخاصة لبضع ساعات، من فضلك؟ |
| Merhaba ben Laurel, Senatör Healy'nin bürosundan. | Open Subtitles | مرحبا، وهذا هو الغار من منصبه السيناتور هيلي. |
| Büyük jüriyi yönetmek için Laurel Hitchin'ı akıllıca kullandın. | Open Subtitles | استخدام ذكي من الغار هيتشين إلى قيادة لجنة التحكيم الكبرى. |
| Darhk kazanırsa Laurel boşuna ölmüş demektir. | Open Subtitles | إذا فاز Darhk، توفي الغار من أجل لا شيء. |
| Buna inanmıyordum ta ki Laurel ölene dek. | Open Subtitles | لا أعتقد ذلك. لم أكن أعتقد أن... حتى توفي الغار. |
| Veya Bay Lance'in Laurel olmadan yaşarken çekeceği acıları işte. | Open Subtitles | أو السيد انس الذين يعيشون دون الغار. |
| Laurel Lance'sin. Bölge savcı yardımcısı. | Open Subtitles | أنت الغار لانس، اتفاق مكافحة الإغراق. |
| Laurel Castillo'yu tanıyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنت تعرف الغار كاستيلو، أليس كذلك؟ |
| Laurel ile yalnız konuşmalıyım. | Open Subtitles | أنا بحاجة الى التحدث الى الغار وحده. |
| Ulusal güvenlik danışmanı Laurel Hitchin tarafından çekildi. | Open Subtitles | الأمن القومي مستشار الغار هيتشين. |
| Laurel'ı da mı öldürmek istedin? | Open Subtitles | ديفيس: - أردت الغار القتلى، أيضا؟ |
| Sen hep iyi olandın Laurel. | Open Subtitles | [تنهدات] كنت دائما أفضل منا، الغار. |
| Laurel da öyle. | Open Subtitles | وهكذا هو الغار. |
| Çelik miğferlerinin üzerine defne çelenkleri takmışlardı. | Open Subtitles | إرتدى الرجال أكاليل من زهور الغار الخضراء فوق خوذاتهم الفولاذية |
| Mesela maydanoz, ya da bal ve defne yaprağı. | Open Subtitles | ـ الحبق أو عسل أو أوراق الغار وماشابة ذلك مالذي بالدولاب ؟ |
| gaz odasına gireceksin. Orası nasıl kokuyor biliyor musun? | Open Subtitles | غرفة الغاز السام أتعرف ما هى رائحة ذلك الغار ؟ |
| Şu defneyi görüyor musun? Yaprakları sola doğru eğiliyor. - Üzerindeki diğer bütün her şey sağa eğiliyor. | Open Subtitles | أترى نبتة إكليل الغار ، إنها محنية إلى اليسار و في السلع المعروضة للبيع محنية إلى اليمين |
| Onlara göre Zeus Girit adasında bu mağarada doğdu. | Open Subtitles | كانوا يعتقدون أن زيوس ولد في جزيرة كريت في هذا الغار بجوف الجبل |