| Garip deneylerin sayesinde Medeni dünyanın birçok yerinde... istenmeyen bir kişi oldun. | Open Subtitles | تجاربك الغريبه غير مرحب بها خصوصاً في هذا الجزء من العالم المتحضر |
| En Medeni tarafın, püro zevkin. | Open Subtitles | الشئ المتحضر بك هو أنك تحب السيجار الجيد |
| Medeni bir toplumda yaşayan her insanın, bazı hakları vardır. | Open Subtitles | جميع أفراد المجتمع المتحضر لديهم حقوق الإنسان الأساسية |
| Bütün bunlar, bu şekilde gerçekleşirse buna uygar toplumlarda "adalet" denir. | Open Subtitles | و إذا حدثت كل هذه الأمور ما يدعوه المجتمع المتحضر بالعدالة |
| Pekala, Biz gelişmiş dünyadan değiliz, bu gelişmiş düşünce bize henüz ulaşmadı, ve biz uygar dünyayı yakalamak istiyoruz. | TED | حسنا إذا لم نكن نحن من دول العالم الأول، و لم يصل إلينا هذا الفكر المتطور بعد و نريد اللحاق بهذا العالم المتحضر |
| uygar bir iklimde kötü kauçuk yetişmez efendim. | Open Subtitles | المطاط السئ جدا, لاينمو فى المناخ المتحضر |
| Ama bu teknolojinin modern dünyadaki uygulamaları ve yaratacağı etki | Open Subtitles | ولكن هذه التقنية... . تطبيقاتها وتأثيراتها على العالم المتحضر ستكون.. |
| Bizi, daha ilkel formlardan ayıran şey, Medeni davranışlarımızdır. | Open Subtitles | السلوك المتحضر هو الذي يميزنا من الأشكال الأوطأ |
| Hayır. Medeni davranış 5,000 yıldır genetik miras olarak bende duruyor. | Open Subtitles | كلاّ، يوجد في داخلي خمسة آلاف سنة من السلوك المتحضر |
| Çok kaba bir davranış! Medeni hayatla asla uyuşamayacaksın! | Open Subtitles | تصرف وقح انت لن سوف لن تصل للمجتمع المتحضر |
| Kardeşim, Medeni insanların sakin oldukları ve mantıklı davrandıkları sürece, her şeyi konuşarak halledebileceklerine beni ikna etti. | Open Subtitles | فنصفه يرجع لأخي، أقنعني أن الشخص المتحضر بامكانه حل اي شيء طالما تصرف بهدوء وعقلانية |
| Helena Rubinstein Medeni insanlar için yapılmış Medeni bir yer. | Open Subtitles | وفي يوم الاثنين التالي، كانت سامانثا وأنا تعريف المتحضر. |
| Garip deneylerin sayesinde Medeni dünyanın birçok yerinde istenmeyen bir kişi oldun. | Open Subtitles | تجاربك الغريبة، جعلتك غير مُرحب بك في معظم دول العالم المتحضر |
| Sadece Britanya'da değil, tüm Medeni dünyada. | Open Subtitles | ليس في هذا البلد فحسب، بل في أنحاء العالم المتحضر. |
| Hiçbir uygar insan hazzı umursamaz, ve hiçbir ilkel insan hazzın ne olduğunu bilmez. | Open Subtitles | لا يندم الرجل المتحضر على المتعة ولا يوجد رجل غير متحضر يعرف ما هي المتعة |
| Roma cumhuriyeti uygar dünyanın tam merkezinde yer alıyordu. | Open Subtitles | الإمبراطورية الرومانية كانت متربعة على قمة العالم المتحضر |
| Bailey saçmalığı derken uygar dünyanın kıskandığı muhteşem İngiliz yapımı köprüden bahsettiğini sanıyorum. | Open Subtitles | عند الإشارة إلى بيلي الاحمق أنا أعتبرتك تقصد أنه جيد الصنع كالبريطانين الذين بنوا الجسر وهو موضع حسد من العالم المتحضر |
| Sinematografı arıyordum. uygar dünyanın harikası . | Open Subtitles | أنا أبحث عن السينما أفهم أنها أعجوبة العالم المتحضر |
| Samuel! Bu dünyanın işlerini tartışırken "uygar" kelimesine hiç yer yok. | Open Subtitles | العالم المتحضر ليس لة وجود . فى هذا العالم |
| Samuel! Bu dünyanın işlerini tartışırken uygar" kelimesine hiç yer yok. | Open Subtitles | العالم المتحضر ليس لة وجود . فى هذا العالم |
| Evet, Bay Khan, akşamları burada modern dünyaya İslami öğretiyor. | Open Subtitles | أجل ، السيد خان يدرس هنا في المساء عن الإسلام والعالم المتحضر |
| Yeni, modern kanun adamlarının rolü, kenarda durup yolsuzluğu başıboş bırakıp, sadece seyretmek mi? | Open Subtitles | هذا هو دور رجل القانون الجديد المتحضر الوقوف متنحياَ ومشاهدة الفساد دون تفقد ؟ |