| Ödül için söz verdiğinize göre kuru hurmaları yememe izin verin. | Open Subtitles | بما انكِ قد وعدتنى بمكافأة فاسمح لى بتناول هذا البرسيمون المجفف |
| Kasaba halkı benden kaçsa da, kimse arkadaşım olmak istemese de, ...her gün kuru yaprak yemek zorunda kalsam da, | Open Subtitles | حتى إذا تجاهلني كل القرية ولا أحد يريد ان يكون صديقي وحتى إذا كان علي أكل الورق المجفف كل يوم |
| Ve bu nohut, kurutulmuş süt ve birçok vitaminle yapıldı, beynin tam olarak ihtiyacını karşılamak üzere. | TED | وهذه مصنوعة من الحمص، الحليب المجفف ومجموعة من الفيتامينات، صممت لتماشي بالضبط احتياجات الدماغ. |
| kurutucuya çıkmaya çalışırken ayağımı kırdım. | Open Subtitles | كسرت قدمي ، متسلّقا للخروج من هذا المجفف |
| Neyin olduğunu buldum. Kurutucunun kapağını tutan lastik contalı şeymiş. | Open Subtitles | أعرف فيم تركب إنها القطعة المطاطية التي تقفل باب المجفف |
| - Kurutucu da buldum. - Tanrım. - Nereden bildin benim olduğunu. | Open Subtitles | وجدتها عند المجفف يا إلهي كيف علمت أنها لي؟ |
| kurumuş soğanlar bataklığı geçen ağaç gövdesine eşittir | Open Subtitles | فالبصل المجفف يتساوى مع جذع شجرة بالمستنقع |
| Donunu aşağıdaki kurutucuda unutmuşsun. | Open Subtitles | أهلا ليونارد، نسيت سروالك في المجفف بالأسفل |
| ...ve kurutma makinesinin arkasından başka bir yerde uyumaz oldu. | Open Subtitles | ثم أصبح سميناً ولم يعد يريد سوى النوم خلف المجفف |
| Küçük, ama bir avuç kuru çimenden 100 kat daha besleyici. | Open Subtitles | صغير لكنه أفضل بـ 100 مرة من عشب مليء بالعشب المجفف |
| Çocuklar bebekteki kuru soğan tadını sevmediler, ama bebeği sevdiler. | Open Subtitles | الأطفال لم يحبوا طعم البصل المجفف لكن أحبوا الدمية |
| - Ve şu hepsi aynı gibi görünen sıkıcı renkler. Ve kuru erik buğulaması! | Open Subtitles | وهذه الأوان البشعة التي تشبه الأجاص المجفف |
| Deniz suyunda bekletilmiş ve güneşte kurutulmuş çeyrek inçlik deriden yaptı. | Open Subtitles | لقد صنعها من من ربع بوصة من الجلد المجفف تحت الشمس ومغرّقة بالماء المالح |
| Hadi ye hepsini. Bir sürü kurutulmuş balık var. | Open Subtitles | لذا انهي هذه ، لا زال لدي الكثير من السمك المجفف |
| kurutulmuş elmadan yapılma kadınlara benziyorsun. | Open Subtitles | تبدو مثل النساء العجائز الممنوعات من التفاح المجفف |
| Lütfen bir daha kurutucuya koyma, tamam mı? | Open Subtitles | فقط لا تقم بوضعها في المجفف مرة اخرى, حسناً؟ |
| Islak şeyleri kurutucuya koymayın artık demiştim ya. | Open Subtitles | أخبرتكِ، لايمكنك وضع الأشياء الرطبه بداخل المجفف |
| Bende onun kabinlerin ya da kapalı mekanların içine doğru emeklerken aldığı zevki seviyorum Kurutucunun arkası gibi mesela. | Open Subtitles | ويسعدني استمتاعها بالزحف إلى الخزانات، والمخارج والفراغات الأخرى، مثل مؤخرة المجفف على سبيل المثال |
| Bu daha önceki Çamaşır Rehinesi Kurutucu Sürücüsü ve Tuvalet Kurtarıcı gibiyse sanırım almayacağım. | Open Subtitles | لو تلك مثل أي من ألعابك الأخري، مثل أسير السلة، أو رحلة المجفف أو مستكشف المرحاض أظنني سوف أرفض |
| Bana bak... kurumuş bir yaratık gibi. | Open Subtitles | و انظري إلي ، أبدو مثل بعض الإجاص المجفف |
| Ayacıklarının üşüdüğünü tahmin ettim ve çoraplarını kurutucuda ısıttım. | Open Subtitles | إعتقدتُ أنّ قدميكِ باردتين لذا قمتُ بتسخين جواربكِ في المجفف. |
| Bu yüzden, tavşanı aldım, lavaboda yıkadım... saç kurutma makinasını çıkarıp o eski beyaz ve kabarık... görünümüne getirdim. | Open Subtitles | لذلك , اخذت الارنب غسلتة فى المغسلة ووضعتة فى المجفف ارجع شكله الابيض الرقيق |
| Sana sekiz milyon kere söyledim, kurutucuyu boşalttığın zaman biriken iplikleri atacaksın! | Open Subtitles | قلت لك 8 ملايين مرة حين تفرغ المجفف عليك أن تنظف الزجاج |
| Bir daha kurutucudan çıkmamış bir giysiyi giymeyeceğim. | Open Subtitles | لنأضعقطعهملابسأخرى .. إن لم تكن مباشرة خارجة من المجفف .. |
| soğan ya da kereviz yoksa... sadece soğan tozu ve kereviz yağı da kullanabilirsin. | Open Subtitles | إن كنت لا تمليكن بصلا أو كرفسا يمكنك استخدام بعض البصل المجفف وبعض ملح الكرفس |
| El kurutucusu önünde durmuş ve şortunu indirmiş şekildesin. | Open Subtitles | أراك واقفاً أمام المجفف معرّضاً سروالك لهوائه |