Motorlu araçlar Dairesi: kayıt yenileme için gelirsiniz, çok iyi hayat tercihleri yaptığınızı bilmenin tatminlik duygusunu tadarsınız. | TED | قسم المركبات: تعال لتجديد تسجيل مركبتك، وأمكث حتى تدرك أنك قمت ببعض الخيارات الجيدة في حياتك. |
Bu hala açık ve sivil toplumumuzu koruyorken özerk araç ve uçakların kullanımından yararlanmamıza izin verir. | TED | إنها تسمح لنا من استخدام المركبات الذاتية والطائرات بدون طيار للحفاظ على مجتمعنا المدني. |
Aile üzerindeki bu etki herkesi kapsıyordu; sadece keşif araçları üzerinde çalışanları değil, aynı zamanda ailelerimiz de etkileniyorlardı. | TED | لكن التأثير على العوائل كان يشمل الجميع. لم يكن نحن فقط من يعمل على المركبات المتجولة ولكن عوائلنا أيضاً. |
Ama elektrikli araçların elektrik şebekesi üzerinde yük olmak gibi bir durumları yok. | TED | لكن المركبات الكهربائية لا تحتاج إلى زيادة الحمل على شبكة الكهرباء. |
Jumper iniş sahasına git. Oraya vardığında telsizle haber ver. | Open Subtitles | لتتجه إلى ميناء المركبات إتصل بى عندما تصل إلى هناك |
İçinde bulduğum hapishane, araba sürmemem veya motorlu Taşıtlar kullanmamam gerçeğiydi. | TED | السجن الذي كنت بداخله كان حقيقة أنّي لا أقود و لا أستعمل المركبات الآلية. |
Bu gemiler dayanıklı. Sen öbür gemileri dene. | Open Subtitles | تلك المركبات صممت لتتحمل ذلك ربما يجب عليك تجربة سفينة بحرية |
Buna rağmen, bruada gördüğünüz araçlar büyük. | TED | لكن , المركبات التي تُشاهدونها هنا كبيرة. |
Aynı fizik ve aynı iş mantığı büyük araçlar için de geçerlidir. | TED | المنطق الفيزيائي والتجاري نفسه ينطبق أيضاً على المركبات الكبيرة. |
Ve bu şeylerin performansı o kadar iyileştirilmiş ki eğer araçlar hakkında biraz farklı düşünürseniz bir şeyleri gerçekten değiştirebilirsiniz. | TED | وقد أصبحت أداء هذه الأمور جيدة جداً إذا قكرت قليلاً في المركبات بطريقة مختلفة، يمكنك حقاً تغيير الأشياء. |
araç güvenliği konusunda memnun olunacak şey bunun olasılıklara bağlı olması. | TED | الشيء الذي يجب أن ندركه عن سلامة المركبات هو أن هذا احتمالي. |
Ve sadece bu değil, bizim otonom araç filomuz da cep telefonu şebekesine dayanmaktadır. | TED | ليس هذا فقط ولكن أسطولنا من المركبات تعتمد على تلك الشبكة الخلوية |
Emin olmak için araç seri numaralarını kontrol etmem lazım. | Open Subtitles | لقد بحثت في أرقام المركبات المشفرة للتأكد من ذلك |
Neden deniz araçları bu kadar önemli ve neden çok, çok önemliler? | TED | حسناً، لماذا المركبات البحرية مهمة جداً ولماذا هي مهمة جداً جداً؟ |
Bu keşif araçları, bizim robotik temsilcilerimiz. | TED | وهذه المركبات المتجوّلة هي مبعوثاتنا الآلية. |
Uzaktan kumanda edilen araçların diğer gemilerden etkilenmemesini sağlamak için oldukça hızlı gidiyoruz. | TED | نذهب بسرعة كبيرة لضمان أن المركبات لن تتأثر بأي سفن أخرى. |
Laboratuarlar, güç jeneratörleri ve Jumper sahası. | Open Subtitles | و المعامل و مولدات الطاقة و ميناء المركبات |
Motorlu Taşıtlar Dairesi, bütün insanlığın geçtiği bir kanal. | Open Subtitles | هذا بسيط جداً قسم المركبات هو المسلك الواقعي لكل البشر |
Nehirden mucizevi bir şekilde kurtulmam, uzay gemileri, meteorlarla gelen o yaratıklar... | Open Subtitles | إنقاذي الأعجوبي من النهر، المركبات الفضائية |
Bu tip bir teknoloji milyonlarca aracı tek bir sisteme entegre edecek. | TED | هذا النوع من التكنولوجيا سوف يدمج الملايين من المركبات في نظام واحد |
Ve size bu araçlardan birinin yakından nasıl göründüğünü göstermek istiyorum. | TED | و أود أن أريكم كيف تبدو أحد هذه المركبات عن قرب. |
Buradaki fark, bileşenlerin türlerinden kaynaklanıyor. | TED | حيث يكمن الفرق في أنواع المركبات الموجودة ضمنها. |
DMV'den bir arkadaşım bunu araştırdı. | Open Subtitles | جعلت أحد أصدقائي في قسم المركبات يعرف أصلها |
Bu beni o kadar rahatsız etti ki Motorlu araçlara binmeyi ve sürmeyi bırakmaya karar verdim. | TED | لقد أزعجني ذلك أيما إزعاج إلى درجة أنني قررت أنني سوف أتوقف عن ركوب و قيادة المركبات الآلية. |
Çünkü hayatta kalmamızın gemi sayısına bağlı olmadığını düşünüyorum. | Open Subtitles | لأنني أؤمن بأن بقاءنا يعتمد على ما هو أكثر من عدد المركبات التي نملكها |