| Aşağı in de, annen sana ne hediye almış gör. | Open Subtitles | انزل وانظر إلى الهديّة التي أحضرتها أمّك لك. | 
| Bu yıl babama kusursuz bir hediye almak istiyordum, ve bunu yapomanın tek yolu ona ne istediğini sormaktı. | Open Subtitles | هذه السنة، قررت أن أهدي أبي الهديّة المناسبة و أفضل طريقة للقيام بذلك هي سؤاله عمّا يرغب | 
| Eğer yanında biraz da et götürseydim, tarihteki en iyi hediye olabilirdi. | Open Subtitles | لو كانت تحتوي بعض اللحم المملح لكانت الهديّة المناسبة حتماً | 
| Ondan sonra, annem parası yettiği tek hediyeyi verdi bana çok iyi davrandı! | Open Subtitles | بعد ذلك، أعطتني أمّي الهديّة الوحيدة التي تقدر عليها لقد كانت تتصرّف معي بعطف و تسامح | 
| Henry... sana verdiğim hediyeyi hatırlıyor musun? | Open Subtitles | هنري هل تتذكّر الهديّة الّتي أعطيتها لك، قبل أن أذهب بعيدًا ؟ | 
| hediyenin bu olduğunu bilmiyormuş gibi yaparak beni iyi hissettirmeye çalışmadığına emin misin? | Open Subtitles | أأنت مُتأكّد أنّك لا تتظاهر فقط أنّك لمْ تكن تعلم ما كانت الهديّة لتجعلني أشعر بشكل أفضل؟ | 
| Bu hoş hediye için çok teşekkürler. | Open Subtitles | الذي سأشعرك به في آخر يوم عمل لك هنا أشكرك على هذه الهديّة الجميلة | 
| Bu bir lütuf ve türümüz için bir hediye olduğunu inkar etmemeliyiz. | Open Subtitles | و لا يجبُ أن نحرمَ جنسنا من هذه الهديّة. | 
| hediye vermenin en eğlenceli yanı da içinden çıkacakların sürpriz olmasıdır. | Open Subtitles | في العادة، المفاجأة جزءٌ مِنْ تقديم الهديّة. | 
| Bu küçük hediye için en iyi açıklama bu olurdu. | Open Subtitles | سيكون هذا هو التفسير المثاليّ لهذه الهديّة الصغيرة | 
| Ona verdiğim hediye için teşekkür etti sonra da sadece benim duymamı istediği bir şey söyledi. | Open Subtitles | شكرتني على الهديّة ،التي أعطيتها ثم قالت لي كلاماً تريد أن أسمعه أنا فقط | 
| Bunu ona seni doğurduğunda vermiştim. Bana verdiği hediye. | Open Subtitles | أهديتها هذا على شرفك، أنت الهديّة التي وهبَتني إيّاها. | 
| Aslında, asıl hediye toprağın içinde. | Open Subtitles | الهديّة الحقيقيّة مزروعة فى التربة | 
| Sadece bir hediye buldum. Bunların hepsinde aptal iç çamaşırları var. | Open Subtitles | لم أجد سوى ملابس داخلية بداخل الهديّة | 
| hediye açlıktan ölmemeniz. | Open Subtitles | الهديّة هي أنك ستنجو من الموت جوعاً | 
| Bana küçük bir hediye mi getirdin? | Open Subtitles | هل جئت لإحضار هذه الهديّة الصغيرة لنا؟ | 
| Ve sonra en yüksek sayıyı çeken kişi en küçük hediyeyi en uzun kişiye veriyor. | Open Subtitles | عندئدِ الشخص بأعلى رقم سيمنح الهديّة الأصغر للشخص الأطول | 
| Sadece birkaç yüz adet üretilmişti. O hediyeyi hak etmişti. | Open Subtitles | لقد تمت صناعة بضعة مئات منها كلاّ، لقد إستحقت تلكَ الهديّة | 
| İşte bu yüzden bu çok önemli hediyeyi ona vermek için buraya gelmesini istedim. | Open Subtitles | و لهذا أردتُ تقديم هذه الهديّة المهمّة إليه. | 
| Yoksa geminde bıraktığım küçük hediyeyi görmedin mi? | Open Subtitles | أمْ أنّكَ لمْ تلاحظ الهديّة الصغيرة التي تركتُها لك في مخزن سفينتك؟ | 
| Bu yüzden bu hediyenin çok özel olması lazım. | Open Subtitles | لهذا يجب أن تكون هاته الهديّة جدّ مميّزة يحتملأنتكونسترةمننوع"داينيم" |