| White Collar'dan tayin edilmeden önce Franklin bu dava üzerinde çalışıyordu. | Open Subtitles | قبل أن يُنقل من شعبة "ذوي الياقات البيضاء" أين عثرتِ عليه؟ |
| Sana verilen emirler White Collar'da yoruma açık olabilir ama burada değil. | Open Subtitles | مهامك ربما كان يمكن تاجيلها في قسم الياقات البيضاء ، ولكن هنا عليك ان تعتاد على ذلك |
| - Eski FBI daha doğrusu, White Collar bölümü. | Open Subtitles | عميل سابق في مكتب التحقيقات الفيدرالية قسم الياقات البيضاء من؟ |
| Buraya çektiğimizde, yerlilerin birkaç eski yaka düğmesi ve paslı saç tokalarından başka bir şeyleri kalmayacak. | Open Subtitles | عندما نخرج من هنا، المواطنين لن يبقي لديهم شيئ سوى بعض أزرار الياقات ومشابك شعر صدئة |
| Bu sebeple beyaz yaka bir savcı, mavi yaka bir infazcı kiralamaya karar verir. | Open Subtitles | ذوي الياقات البيضاء المدعيين العامين يقررون أن يوظفوا منفّذ أزرق لديه صلاحيّات |
| Oh, yani beyaz yakalı suçlular insanların hayatını karartıp birikimlerini çalabilirler ve bu senin için sorun değil. | Open Subtitles | إذاً، المجرمون ذوي الياقات البيضاء يمكنهم تدمير حياة الناس ويسرقون رواتب تقاعدهم ولا يشكّل ذلك لك أيّة أهميّة؟ |
| Olayın büyüklüğü mühim. Beyaz Yakalılar Suç Bölümü'ne geçmene çok seviniyorum. | Open Subtitles | أنا كنت سعيدة أنك بقسم جرائم الياقات البيضاء، حيث لا يحدث شيئ مثير |
| Uluslarası İlişkiler Ofisi'ni White Collar'a getiren nedir? | Open Subtitles | وما الذي يستدعي حضور مكتب الشؤون الدولية الى وحدة الياقات البيضاء؟ |
| Sen davayı White Collar'a getirdin ve ben burada amirim. | Open Subtitles | لقد جلبت القضية الى "الياقات البيضاء و أنا المسؤول هنا |
| White Collar biriminin başına geçmemi teklif ettiler. | Open Subtitles | لقد عُرض عليّ بأن أُدير قسم الياقات البيضاء. |
| White Collar'ın önceki bölümlerinde Burke Ailesi Washington'a taşınıyor | Open Subtitles | سابقاً في الياقات البيضاء نحن ذاهبان إلى واشنطن |
| Eskiden burada, White Collar şubesinde çalışıyordu. | Open Subtitles | لقد إعتاد العمل هنا في شعبة "ذوي الياقات البيضاء" |
| White Collar'da bir gün daha işte. | Open Subtitles | كأي يوم عادي في قسم الياقات البيضاء |
| Ben bir White Collar ajanıyım, kelle avcısı değil. | Open Subtitles | انا عميل بالـ"الياقات البيضاء" ولست صائد جوائز |
| Ona, gömlek yapabilmesi için kol ve yaka verdiğimi hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر أنني قدمت له الياقات والأكمام للقميص |
| Beyaz yaka bölümünde bir köstebek var. - Burada New York'ta. | Open Subtitles | هناك خائن في قسم . "الياقات البيضاء" ، هنا في "نيويورك" |
| Seni bilmem ama bence insanlar, çekici gelse de bu mavi yaka hünerini geride bıraktı. | Open Subtitles | لا أعلم بشأنك لكن أظن أن المجتمع قد تجاوز بكثير عتاقته حتى ولو كان ساحرا، فسيزداد سحراً بذوي الياقات الزرقاء |
| Beyaz yakalı suçlular bile yalnız kalır. | Open Subtitles | حتى المجرمين ذو الياقات البيضاء يحسون بالوحدة |
| - Beyaz yakalı ödül avcısını tercih ederim. | Open Subtitles | حسنًا ، أنا أُفضل أن أدعى بـصياد مكافأت ذوي الياقات البيضاء |
| - Beyaz Yakalılar için yeni bir bölüm kurdum. | Open Subtitles | لقد بدأت لتوى شعبة جديدة لأصحاب الياقات البيضاء |
| Sabahtan bankada görüşmem vardı. Onlar Yakaları seviyorlar. | Open Subtitles | قابلت المصرف في وقت لاحق إنهم يحبون الياقات |
| Boyunlara böyle tasmalar takılırken pek reklamını yapmıyorum. | Open Subtitles | انها لا تدفع للأعلان عندما يصفعون الياقات حول رقبتك |
| Evlat, kamyonetteki tasmaları getirsene. | Open Subtitles | يا فتى فلتحضر الياقات من السيارة |