Ama bir şekilde bu yüzden kendimi her zamankinden daha zayıf hissediyorum. | Open Subtitles | و لكن هذا بطريقة ما يشعرنى بالضعف أكثر من أى وقت آخر |
Kendimi zayıf hissettim sen ve Luke çok mutluydunuz ben keyfinizi kaçırmak istemedim. | Open Subtitles | لقد احسست بالضعف انت ولوكاس كنتم سعيدين للغاية ولم اردت ان اخرب ذلك |
Çocukları var ama onlardan yardım istemiyor çünkü yanlarında kendini zayıf hissetmek istemiyor. | Open Subtitles | أعني لديها أبناء لكن لن تسأل عونهم لأنّها ليست مرتاحة لشعور بالضعف حولهم |
Şimdi geri adım atarsan, hayatının kalanında kendini güçsüz ve küçülmüş hissedeceksin. | Open Subtitles | لو إنحنيت الآن ستبقى بقية حياتك تشعر بالضعف |
Bana ne kadar berbat hissettirdiğini ona şimdi anlatamam. Onun için çok uzak bir hatıra. Kendimi güçsüz hissederim. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أخبرها كيف شعوري القبيح الآن إنها ذاكرة بعيدة بالنسبة لها , أشعر بالضعف |
Kendimi savunmasız hissediyorum ve bir şeylere neden olabilirim diye etrafında olmak istemiyorum. | Open Subtitles | أنني أشعر بالضعف و لا أريد أن أكون معك لأنه قد يؤدي لشئ |
Bu binanın en zengin adamıyım ben! Benim servetim seninkinin iki katı kadar! | Open Subtitles | أنا أغنى رجل في هذا المبنى إن جناحي يكبر جناحك بالضعف |
Kendilerine ne olacağını düşünmeden ya da düşündüklerinde zayıf hissetmeden. | TED | هم لا يفكرون أبدا ماذا يمكن أن يحدث لهم خلال ذلك أو يشعرون بالضعف أثناء القيام بهذا العمل |
Eğer iyi bir duş alamazsam, ben ben değilim. Kendimi verimsiz ve zayıf hissediyorum. | Open Subtitles | إذا لم يكن لديّ دوش جيّد، فلستُ بطبيعتي أشعر بالضعف وبغير الفعاليّة |
Haksız olabilirim, zayıf ve kırgın olabilirim, fakat asla vefasız olmadım. | Open Subtitles | فلم أكن عادلاً لقد كنت أشعر بالضعف والإستياء لكن ليس بشكل مستمر |
Kimse kendini ayak duramayacak kadar zayıf hissetmez. | Open Subtitles | لا أحد يشعر بالضعف فجأة و لا يستطيع الوقوف |
Varolan asidi nötralize etmek için kalsiyum salınması kemiklerimizi zayıf düşürüyor. | Open Subtitles | أَيْ، الكالسيوم في عظامنا. فحالما يتم استخلاص الكالسيوم لإزالة فائض الحمض، تُصاب عظامنا بالضعف. |
Boğuluyorum, bu yüzden zayıf anımdan faydalanacaksın. | Open Subtitles | والآن أنا أختنق، فتهجمين بينما أنا أشعر بالضعف |
Bilirsiniz, hayatım boyunca kendimi güçsüz ve önemsiz hissetmeme neden oldu. | Open Subtitles | اتعلم طوال حياتى جعلنى اشعر بالضعف والتفاهه |
- Kontrol saplantısı olan bir erkek, günlük hayatta muhtemelen kendini güçsüz hissediyordur. | Open Subtitles | رجل مهووس بالسيطرة لهذه الدرجة على الاغلب يشعر بالضعف في حياته اليومية |
Çalışmalar gösteriyor ki, bir ilişki bittiğinde öğrencilerin kendilerini güçsüz ve sinirli hissettiklerini gösteriyor. | Open Subtitles | تُظهر الدراسات أنّه عندما تفشل العلاقات في أغلب الأحيان يشعر الطفل بالضعف و الغضب |
Diyaliz randevum var ve geç kalırsam, güçsüz düşmeye başlıyorum. | Open Subtitles | فأنا لدي موعد غسل الكلى , وإذا تأخرت, فسأبدا أشعر بالضعف. |
kendini minicik çizmiş olması güçsüz hissettiği anlamına geliyor. | Open Subtitles | لقد جعلت نفسها تبدو صغيرة جداً بمعنى أنها كانت تشعر بالضعف |
Bak, mektuplarında bana yazdıklarından dolayı kendini savunmasız hissettiğini biliyorum. | Open Subtitles | انظرى ، أعرف أنك تشعرين بالضعف بسبب ما كنت تكتبين لى |
Korkuyorsanız, kendinizi savunmasız hissediyorsanız, kafanız karıştıysa, bunu içinizde tutmayın. | Open Subtitles | لو أنكم تشعرون بالخوف و لو أنكم تشعرون بالضعف أو التشويش فلا تبقوا ذلك بداخلكم ، بل أخرجوه |
- Oldu canım. - Sen de iki katı yaşındaki eski üvey annemle dolanıyorsun. | Open Subtitles | أنت تتسكع مع زوجة أبي السابقة وتفوقك سناً بالضعف |
O kadar aciz hissediyorsun. Belki doktora derecemizdendir. | Open Subtitles | كلما شعرتُ بالضعف ربما بسبب شهاداتنا العلمية |
Nasıl böyle merhametli bir davranışı zayıflık olarak nitelendirirsiniz? | Open Subtitles | لا أستطيع إدراك كيف يمكن أن يوصف الإهتمام بفعل الصدقة بالضعف. |