Onlar için bu bir siyaset değil, bir amaca hizmet etmekti. | TED | وبالنسبة لهم لم يكن ذلك بسبب السياسة بل كان الخدمة لسبب. |
Bu onun kaderi ile ilgili değil, Tanrı'nın gücü ile ilgili. | Open Subtitles | انه لم يكن حول إيمان إبراهيم بل كان حول قوة الرب |
Sadece kambur değildi, aynı zamanda topaldı ve dizlerini bükerek yürüyordu. | Open Subtitles | لم يكن أحدب فحسب بل كان أَعرجاً أيضاً ويمشي بركبته مثنية |
O senin en iyi arkadaşın değildi. En eski arkadaşındı. | Open Subtitles | لكنه لم يكن صديقك العزيز بل كان صديقك الأكبر سناً |
Onun bir ağabeyi yok Bir kızkardeşi var dı. | Open Subtitles | لم يكُن لدىّ أخ بل كان لدىّ أخت. |
Aşkının ereği Cecilia değil, Diana Porter'dı. | Open Subtitles | لم يقع في غرام (سيسيلا)، بل كان مغرم بـ (ديانا بورتر) |
Evet, seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama insanları öldürüp etlerini yiyen bir canavar değilmiş bildiğin normal bir insanmış. | Open Subtitles | نعم، لكن أكره أن أخيب ظنك لم يكن وحش يركض في الإنحاء ويقتل الناس ويأكل لحمهم بل كان بشري طبيعي |
Katil hatta değilmiş. Kayıtmış. | Open Subtitles | لم يكن القاتل على الخط فعلا، بل كان تسجيلا. |
Ayrılık basit değil Aramızdaki mesafe kadar Aklım artık kontrolünde değil Cinlerin | Open Subtitles | لم يكن عقلي منفتحاً بل كان مقفلاً و لا أرى إلا الكذب |
Ve böylece onun Casey'nin değil Drake ailesinin hayaleti olduğunu öğrenmiş olduk. | Open Subtitles | ونحن نعلم بأن الشبح ليس متصلاً بكايسي بل كان متصلاً بعائلة دريك |
Ve orta okuldan mezun olduğunda matematiğin iyi olduğu için değil ananın oynaşması iyi olduğu için mezun oldun. | Open Subtitles | وعندما تخرجت اخيرا من المدرسة لم يكن بسبب انك كنت جيد بالرياضيات بل كان بسبب انني كنت ماهرة بالمغازلة |
Yumrukladığım da ayı değil, keseli sıçandı ve hak etmişti. | Open Subtitles | ولم ألكم دباً. بل كان حيوان الأبوسوم وكان يستحق ذلك. |
Buradaki amaç, onun rotasını değiştirmek değildi. Amaç, kuyruklu yıldızın yüzeyinde bir çukur açarak derinlerdeki materyali ortaya çıkarmaktı. Bunu da biraz başardık galiba. | TED | لم يكن الغرض من الإصطدام دفعه بعيداً. بل كان الغرض صٌنع فوهة تشق المادة لنرى ما يوجد تحت سطح المذنب، حيث تعلمنا شيئاً عنه. |
Ve bu sadece bizim için bir başarısızlık değildi, onun tüm hayatını etkileyecek bir başarısızlıktı. | TED | وكما تعلمون، لم يكن فشلاً لنا بحد ذاته، بل كان فشلاً سيؤثر على حياته بصورة كلية. |
Ama bu bir din tapınağı değildi. Herkese, hiçbir topluma değil sadece herkese aitti. | TED | لكن هذا المعبد لم يكن لديانة ما بل كان للجميع لم يكن لفئة ما، بل كان للجميع |
Bu bir mucize değildi bu imkansız görüneni gerçekleştirmek için birlikte çalışan binlerce kişilik bir ekibin ortak çabasıydı. | TED | ولم تكن تلك معجزة، بل كان جهدًا مشتركًا لفريق من آلاف الناس ممن عملوا معًا لجعل ما بدا مستحيلا، حقيقةً. |
Babamı öldüren Tus değil, Nizam'dı. | Open Subtitles | لم يكن "تاس" قاتل أبي، بل كان " نيزام". |
Evet çünkü uçaktaki Donald Rutherford değildi. Jordan Rutherford'dı. | Open Subtitles | أجل، لأنّه لم يكن (دونالد روثرفورد) على متن الطائرة بل كان (جوردن رثروفورد) |
Rüyamda gördüklerim Ana'nın hayatından değilmiş. | Open Subtitles | كل شيء حلمت به لم يكن من حياة آنا كريستينا بل كان من هذا |
Üstelik kaldıkları yer gerçek bir ev bile değilmiş. Bleecker'da terk edilmiş bir depoymuş. | Open Subtitles | ولم يكن ذلك في مبنى سكني فعلي بل كان في المستودعات |