| Yaşlandığınızda sizden birşeyler alınır. | Open Subtitles | أنتم تعلمون عندما تتقدمون في العمر الأشياء تؤخذ منكم |
| Yaşlandığınızda sizden birşeyler alınır. | Open Subtitles | أنتم تعلمون عندما تتقدمون في العمر الأشياء تؤخذ منكم |
| Ciddiye alınmak istiyorsan git konuşmayı öğren. | Open Subtitles | أتريد أن تؤخذ على محمل الجد؟ تعلّم كيف تتكلم |
| Bu gibi endişeler ciddiye alınması gerekse de, mağlup edilmeleri zor değildir. | TED | وعلى الرغم من أن هذه المخاوف يجب أن تؤخذ على محمل الجد، فإنه من الصعب التغلّب عليها. |
| Her Hintlinin bir suçlu gibi parmak izi alınacak. | Open Subtitles | كل الهنود لابد أن تؤخذ بصماتهم مثل المجرمين |
| Ama bu çizgilerin gidişatını görüyorsunuz. Gördüğünüz gibi yüzde 20'de ve artık ciddiye alınıyor. | TED | ويمكنكم رؤية المسار التي تتجه فيه هذه الخطوط، يمكنكم رؤية كيف أنها عند درجة ال20 في المائة، فإنها تؤخذ الآن بجدية. |
| Kimse alınmadı, seni uyuşuk, evde kalan sürtük. | Open Subtitles | لم تؤخذ, يا ساقطة الكسولة التي تمكث بالمنزل |
| - alınmadım. | Open Subtitles | لا إهانة لم تؤخذ |
| Neden mi? Çünkü yeni yatırımcılarının ciddiye alınmasını istiyorlar. | Open Subtitles | لأنهم يرغبون أن تؤخذ أموالهم الجديدة بجدية كبيرة. |
| Fotoğraflar, doğrudan ışık altında, karşıdan çekilmemiş iseler yüz tanımlama yazılımları hiçbir işe yaramaz. | Open Subtitles | "إذا لم تؤخذ الصورة بشكل مستقيم"، "تحت إضاءة مباشرة" "فبرنامج التعرف على الوجوه لا قيمة له تقريبا". |
| Eğer yakalanırsam, Ulusal Simyacı ünvanım alınır, ve hapse gönderilirim. | Open Subtitles | إذا قبض علي, شهادة الكيميائي الرسمي سوف تؤخذ مني, و سوف أرسل إلى السجن |
| Silah oyunun bir parçasıdır. Lt güçler alınır nasıl. | Open Subtitles | الأسلحة جزء من اللعبة إنها كيف تؤخذ القوى |
| İktidarsızlık ilaçlarının yüzde ellisi eğlenme amaçlı olarak alınır. | Open Subtitles | ما يقارب الـ50 في المئة من حبوب الضعف الجنسي تؤخذ من قبل المستخدمين الترفيهين |
| Ne yazık ki, bu ülkede ciddiye alınmak için kendini ciddiye almak zorundasın. | Open Subtitles | وفي هذه الدولة لو أردت ان تؤخذ بمحمل الجد عليك ان تأخذ نفسك بمحمل الجد أولاً |
| Ve bunu mecburiyetten ya da korktuğundan yapıyor çünkü bir daha evden alınmak istemiyor. | Open Subtitles | وإنها تقوم بهذا من غير إجبار أو خوف، لأنها لا تريد أن تؤخذ من المنزل مجدداً |
| alınması gereken buyuk kararlar vardır hayatta | Open Subtitles | مثل هذه القرارات لا تؤخذ في كلّ يوم من الحياة |
| Aynı gün içinde Hixton'ın hem arabasının alınması hem de öldürülmesi tesadüf olamaz. | Open Subtitles | حسناً، لا يمكن أن تكون مصادفة أنّ في نفس اليوم الذي تؤخذ فيه سيارته، يتعرّض للقتل |
| Bilinci yerinde değil. alınacak tıbbi kararlar var. | Open Subtitles | انها غير واعية هناك قرارات طبية يجب أن تؤخذ |
| Oğlum, bu kırk günlük yolculuk hafife alınacak cinsten değil. | Open Subtitles | ابني, هذة الرحلة المكونة من 40 يوم لا يمكن ان تؤخذ باستخفاف |
| Aslında drone tatbikatlarında ikincil hasarlar meydana geliyor, ...ama bu ölümlerin pek çoğu ölüm zinciri algoritmasında dikkate alınıyor. | Open Subtitles | في الواقع هناك أضرار جانبية في مناورات النحل أغلب هذه الوفيات تؤخذ في الحسبان في نظام سلسلة القتل |
| O halde, web sayfasının kalitesi algoritmada göz önüne alınıyor. | Open Subtitles | إذا, جودة صفحة الويب تؤخذ في الحسبان في الخوارزمية؟ |
| alınmadı. Ne numaraların var? | Open Subtitles | لم تؤخذ على ماذا حصلت ؟ |
| Üzerine alınma. alınmadım. | Open Subtitles | بدون إهانة لم تؤخذ أي إهانة |
| Ve benden alınmasını istemiyorum! | Open Subtitles | و أنا لا أريد أن تؤخذ بعيداً عني |
| Henry, bu resim Red Pony'de çekilmemiş. | Open Subtitles | "هنري)، لم تؤخذ هذه الصورة بحانة "ريد بوني) |