| Ben temize çıkana kadar komite senin lehine karar verdi. | Open Subtitles | لكن تمت تبرئتي مع الوقت، وحكمت اللجنة لصالحي. |
| Babam hapse döner, ben temize çıkarım ve tekrardan başkan olurum. | Open Subtitles | يعود أبي إلى السجن و يتم تبرئتي, يمكنني ان أصبح الرئيس مجدداً |
| Ama temize çıksam bile, bu sicille sence biri beni işe alacak mı? | Open Subtitles | و لكن حتى إذا تم تبرئتي هل تعتقد أن أي أحد سيقبلني بوجود هذا في سجلي؟ |
| Evet, Gabe aklanmama mani olmasaydı buna gerek olmayacaktı. | Open Subtitles | صحيج، والذي لم نكن لنحتاجه إن لم يقم (غايب) بإيقاف تبرئتي |
| Beraat etmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن يتم تبرئتي تماماً |
| Quahog'un saygıdeğer vatandaşları, aklanmış bulunuyorum. | Open Subtitles | , سيداتي وسادتي لكوهاغ أنا أشعر تمت تبرئتي |
| Dava görüldü, aklandım. Saçma bir şeydi. | Open Subtitles | لقد كانت جلسة إستماع وتمت تبرئتي كانت سخافة |
| Hem adımı temize çıkarmaya hem de beni tutuklamaya uğraşıyor. | Open Subtitles | إنها تحاول تبرئتي وتسليمي للشرطة في الوقت نفسه. |
| Ama sonunda temize çıkıp seninle birlikte olmamı sağlayacaksa hiçbir saniyesinden pişmanlık duymam. | Open Subtitles | ولكن لن اندم على شيء لو انتهي بي المطاف ان يتم تبرئتي و ان اجتمع بك مرة اخرى |
| - Beni temize çıkarabilecek bir tanığım var. | Open Subtitles | لدّي شاهد يمكنه تبرئتي. |
| - Beni temize çıkarabilecek bir tanığım var. | Open Subtitles | لدّي شاهد يمكنه تبرئتي. |
| Beraat etmiştim. | Open Subtitles | أنا أعرف السبب و تمت تبرئتي |
| Quahog'un saygıdeğer vatandaşları, aklanmış bulunuyorum. | Open Subtitles | لكوهاغ وسادتي سيداتي , تبرئتي تمت أشعر أنا |
| Sen de onun sesini sahteledin ve ben sahte kanıtla aklandım. | Open Subtitles | لذلك قمت بتزوير صوته و تمت تبرئتي بدليل مفبرك |