| Tanışmanızdan iki dakika sonra hayalarını tıraş eden bir kadın. | Open Subtitles | أنثى والتي بعد دقيقتين من مقابلتك كانت تحلق شعيرات خصياتك |
| İçeri girdiğinde gömleğinin ütülenmediğini ve tıraş olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | عندما دخلت لاحظت أن قميصك مكرمش لم تحلق منذ فترة |
| Bununla traş mı olacağız, yoksa bunu içecek miyiz? | Open Subtitles | هل من المفترض ان تشرب هذا الشىء ام تحلق به؟ |
| Kendiliğinden uçuyor. En güvenli uçak. | Open Subtitles | لا أستعمل يدي، تحلق بنفسها أأمن طائرة في العالم |
| Hayır hayır bu uçan bir savaş arabası, Onu Tanrılar gönderdi. | Open Subtitles | لا لا لا ، انها تحلق المركبة ، أرسلت المركبة الآلهة. |
| Hadi sevişelim tabii önce tıraş olup şapkanı da yakmalısın. | Open Subtitles | دعنا نقبّل بعضنا بعد أن تحلق و نحرق تلك القبّعة. |
| Geçen cumadan beri hiç değişmemişsin. Bakıyorum da tıraş olmamışsın. | Open Subtitles | انت لم تتغيّر اطلاقا منذ الجمعة الماضية ارى انك لم تحلق ايضا |
| Bırak şu Ambrose lafını. Neden odanda tıraş olmadın sen? | Open Subtitles | استغنى عن أمبروز لماذا لم تحلق فى غرفتك ؟ |
| Onlar kafamızı uçuracak, sen tıraş olmak istiyorsun. | Open Subtitles | الآن؟ ثمة رجال مسلحين متربصين ليفجروا رأسينا وتريد أن تحلق |
| Daha gidecek çok yolun var. Önce tıraş olmayı öğren. | Open Subtitles | لديك وسيلة للذهاب انك لم تحلق ذقنك حتى الآن |
| Onu bir tek sen istiyorsun, üstelik tıraş olmak zahmetine katlanmadan. | Open Subtitles | أنت تريد فعلها معظم الوقت دون حتى أن تحلق |
| Şimdi senden duş almanı, traş olmanı, küpelerini çıkarmanı... ..ve o saçlarına birşeyler yapmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تستحم و تحلق لحيتك و تنزع أقراطك و أرجوك إفعل شيئا بشأن شعرك |
| Bu sabah traş olurken, sadece traş olmuyordun. | Open Subtitles | بينما وانت تحلق هذا الصباح لم تكن تقوم بالحلاقة فقط ماذا تقصد ؟ |
| Şu küçük uçağınızla uçuyor musunuz? | Open Subtitles | اسمع كنت قد تحلق أن طائرة صغيرة من يدكم. |
| Odanın her yanına uçuyor, posterlerimi falan yere düşürüyordu. | Open Subtitles | وأخذت تحلق داخل الغرفة وتزيل كل الملصقات. |
| Yüksekten uçan kameraların muhteşem teknolojisiyle emsalsiz etkimizi görebilir, denetleyebilir ve teşhir edebiliriz. | TED | من خلال التكنولوجيا الفائقة لهذه الكاميرات التي تحلق عاليًا، نستطيع أن نرى ونتحكم ونعرض التأثير الفريد الذي لدينا. |
| uçup duruyordu sonra birden şiddetle kuleye çarptı. | Open Subtitles | كانت تحلق فى هذا الاتجاه ثم ارتطمت بالبرج |
| Ahşabı rendelediğinizde biraz kıymık uçar. | Open Subtitles | عند الطائرة أسفل قطعة من الخشب، بضع رقائق تذهب تحلق. |
| Bir kere havada olduğu zaman o aşık olduğum romantizmin bir kısmına sahipti. | TED | وعندما كانت تحلق كنت اجد فيها بعض تلك الشاعرية التي كنت مغرما بها. |
| Sığırcık denilen kuşlar var. “Sığırcık sürüsü” denilen gruplarla uçuyorlar. Buna büyük bir kuş bulutu da denilebilir. | TED | هناك تلك الطيور التي تدعى بطيور الزرزور تحلق في جماعة وتدعى بسرب الطيور بشكل عام مشكّلة سحابة كبيرة |
| Bay Carson, Ay'a uçacak olmak nasıl bir his? | Open Subtitles | سيد كارسون، كيف تشعر وأنت تحلق إلى القمر؟ |
| Kendilerini vücutlarının üstünde uçarken buluyorlar ve aşağıdaki insanlara bakıyorlarmış. | Open Subtitles | ثم تحلق أرواحهم حول أجسادهم وتنظر إلى الناس في الأسفل |
| Üçüncüsü, Norden hesaplarını yaparken uçağın alçakta ve yavaş uçtuğunu hesap etti. | TED | ثالثاً عندما كان يُعد نورد حساباته للجهاز افترض ان الطائرة سوف تحلق بسرعة منخفضة نسبياً و على ارتفاع منخفض |
| Neredeyse çarpıyordun, Sana uçmayı öğretmek için kapattım. | Open Subtitles | أنت من كان على وشك أن يسقطها. أنا أغلقتها فقط كي أعلمك كيف تحلق بها. |
| Şey, o zamandan beri, uçağa kim binerse, onunla uçuyorsun. | Open Subtitles | حسناً، لقد كنت تحلق منذاك، لذا إياك أن تسمح لغيرك أن يحل محلك بالطائرة. |
| "O şey asla uçmaz. Çünkü tahta havadan daha ağırdır!" | Open Subtitles | لن تحلق أبدا لأن وزن الخشب أثقل من الهواء... |
| Akbabalar gökyüzünde daire çizer çünkü kanat çırpıp uçmak için fazla büyüktürler, o yüzden süzülürler. | TED | النسور تحلق في الهواء بشكل دوائر وذلك لإن ضخامتها تمنعها من رفرفة أجنحتها والطيران، لذا فإنها تحلق. |