| Sadece iki kilogram kadar ağırlığı var, ama kendi ağırlığının yarısı kadarını taşıyabiliyor. | TED | وهي تزن فقط حوالي 2 كيلو جرام، ولكنها يمكن أن تحمل نصف وزنها. |
| Teal'c, hastalığı taşımıyor olsan da, virüsü hala taşıyor olabilirsin. | Open Subtitles | تيلك بالرغم من أنك لست مريضا ربما مازلت تحمل الفيروس |
| Bu nedenle, çiftçiler dayanıklı gen taşıyan pirinç çeşitleri ekiyor. | TED | لهذا السبب المزارعون يزرعون أصنافا من الأرز تحمل مورثات مُقاومة. |
| Her şeyden önce hiç kimseye bahsetmediğin bir silah taşıyorsun. | Open Subtitles | لسبب واحد، لقد كنت تحمل سلاحاً لم تخبر أحداً بوجوده. |
| Sicilimde tek bir hata olmasını göze alamam. Bir gün general olacağım. | Open Subtitles | لا أستطيع تحمل حدوث أي أخطاء في سجلي سأصبح جنرال يوما ما |
| Lütfen kızımın ona hamile kalmasını söylediğim için öldürüldüğünü söylemeyin. | Open Subtitles | أرجوكِ أخبريني أن ابنتي لم تقتل لأني أخبرتها أن تحمل |
| Umarım askerlerime saygı gösterirsiniz, elinde silah olan bu askerime. | TED | أتمنى منكم أن تحترموا جنودي هذه الجندية التي تحمل السلاح |
| Atilla'nın tehdidinden habersiz, alçakgönüllü ve çalışkan nüfusunun omuzlarında imparatorluk sarayının yükü var. | Open Subtitles | على تواضعها وسكانها الكادحين، ليست بعيده عن تهديد أتيلا، تحمل عبء البلاط الإمبراطوري. |
| Üstünde adın yazılı bir masam var, yemek yiyecek parası olmayanlara. | Open Subtitles | لقد أعددت طاولة تحمل اسمك للذين ليس معهم نقود تكفي وجبة |
| Sonsuza dek. İçinde horoz lafı geçen savaş şarkıları var. | Open Subtitles | الى الابد فهم يحبون الاغانى القتالية التى تحمل هذة المعانى |
| Şu an bu şeyin o kadar ağırlığı taşıyor olması imkansız. | Open Subtitles | من المستحيل، بأي حال من الأحوال أن تحمل كل هذا الوزن |
| Yanınızda enfeksiyonlu malzeme veya Lucas Klinik Şirketi'ne ait bir eşya taşıyor musunuz? | Open Subtitles | هل تحمل اي مواد معدية معك او ممتلكات لعيادة لوكاس او مواردها؟ لا |
| 1992’de banyo oyuncakları taşıyan bir kargo gemisi fırtınaya yakalandı. | TED | في عام 1992، علقت سفينة شحن تحمل ألعابًا في عاصفة. |
| Niye? Yüzüm haberlerde. Baban yavrularımı taşıyan köpeği görmeme izin vermiyor. | Open Subtitles | وجهي في الأخبار ووالدكِ لن يدعني أرى الكلبة التي تحمل صغاري |
| Evet. Vay canına Amanda Bynes'tan daha ağır nüshalar taşıyorsun. | Open Subtitles | انت تحمل الكثير من المشاكل الثقيلة اكثر من اماندا بينز |
| İkinizi de kovardım ama şu anda personel çıkartmayı göze alamam. | Open Subtitles | كنت لأطردكما سوياً حالاً لكن لا يمكننى تحمل خسارة القوة العاملة |
| İstediğinizle beraber olabilirsiniz. Kız hamile kalmayacak. - Hastalık yok. | Open Subtitles | يمكنك الحظو بأيّ فتاه تريدها، فأنتَ تعلم أنّها لن تحمل. |
| Burada gördüğünüz kişi Tamara, kablo ile ekrana bağlanmış telefonumu elinde tutuyor. | TED | ومن تشاهدونها هنا هي تمارا ، وهي تحمل هاتفي وهو متصلٌ الآن. |
| Beni hain, ödlek sanmayın ama... buna daha fazla dayanamıyorum. | Open Subtitles | لا تظن أنني جبان، لكني لم أستطع تحمل المزيد |
| Bu odada Edi ve Büdü'yle bir dakika daha kalmaya tahammül edemem. | Open Subtitles | لا استطيع تحمل الجلوس دقيقة اخرى في هذه الغرفة مع هذان الاثنان |
| Gücün akışını ve yasalarını bilerek pek çok şeyle başa çıkabilirsiniz. | Open Subtitles | ,بمعرفة إنسياب القوة و قوانينها فإنك تستطيع تحمل العديد من الأشياء |
| Bsiklete binmeyi öğrenmenin basit mekanik kurallarının ötesinde bir anlam taşır. | Open Subtitles | إنها تحمل معانٍ أكثر من مجرد التقنية البسيطة لتعلم قيادة الدراجة |
| Ama baş nedimemin kendine bir elbise alabilecek olması da sevindirici. | Open Subtitles | لكن أعتقد أنه سيكون جيداً إذا كانت اشبينتي تحمل نفقة فستانها |
| Bazı organizasyonların izlemeye ihtiyaçları vardır, ama bazen paraları yetmez. | Open Subtitles | تحتاج بعض المنظمات للإستخبارات لكنها لا تستطيع تحمل ثمن التدريب |
| Bu yüzden, elbette, yapılan araştırmaların bunu tüm hastalar için daha verimli ve uygun maliyetli hâle getirmesini istiyoruz. | TED | لذا بالطبع، نود أن نري بحثا يتم الآن لجعل ذلك أكثر فعالية ويزيد القدرة على تحمل التكاليف لكل المرضى. |
| Ama ben şimdi doğruyu bildiğime göre, Senin bunu yapmana katlanamıyorum. | Open Subtitles | لكن الآن بعد ما عرفت الحقيقة، أنا لا أستطيع تحمل هذا. |