| Bu bilgi için ona 500 dolar daha vermen gerekiyor. | Open Subtitles | عليك أن تعطيه 500 دولار أخرى من أجل هذه المعلومات |
| Ayağını denk al. karşılığında ona bi çiçek ver. | Open Subtitles | كوني حذرة الأفضل لك أن تعطيه وردة مقابل ما دفع |
| Hayır. ona para borçlanacaksın. Borcuna karşılık bir şey vermelisin. | Open Subtitles | هو سيعطيكي قرض , لكن علكي ان تعطيه تامين |
| Ama fazla verme. Çok kaba davrandı. | Open Subtitles | لكن لا تعطيه أكثر من ذلك لقد كان وقحاً للغاية |
| Ya da bu işi yapanların ona vermek istediği bilgiyi verdin. | Open Subtitles | أو منحته بالضبط ما أرداته منك الجماعة المنفذة لذلك أن تعطيه |
| Seçenek veriyorsun, emir değil. Kararı o veriyor. | Open Subtitles | تعطيه خيارات , وليس أوامر , تدعه يتخذ القرار |
| ona neden bu DVD'lerden birini vermiyorsun? | Open Subtitles | لم لا تعطيه اياه على اسطوانه كمبيوتر ؟ ؟ |
| Hapları viski ile birlikte vermedin değil mi ? | Open Subtitles | لم تعطيه الحبّة بالويسكي، أليس كذلك؟ نعم |
| Yani, çocuğunu küçükler ligine yazdırıp ve sonra ona bir eldiven almamazlık etmezsin. | Open Subtitles | فانت لا تريدين ان تسجلي ابنك بدوري صغير للبيسبول دون ان تعطيه قفازا |
| ona sağlıklı bir şey vermenizi kastetmiştim. Meyve suyu gibi. | Open Subtitles | حسنا، كنت أعني أن تعطيه شيئا صحية، مثل الانفجار البرتقال. |
| Bunu al ve yeni ailesine ver. | Open Subtitles | يجب عليك أن تأخذ هذا و تعطيه لوالديه الجدد |
| Peki dinle, o adam aradığında, gerçek numara mı ver ona. | Open Subtitles | أنصت، عندما يتصل ذلك الشخص، أرجو أن تعطيه رقمي الحقيقي. |
| Ne yaptı bilmiyorum ama ona bir şans daha vermelisin. | Open Subtitles | لا أعرف ما الذي فعله معك و لكن عليك أن تعطيه فرصة أخرى |
| En karanlık zamanda bile kendine bir umut vermelisin. | Open Subtitles | في أكثر الأوقات ظلاماً ، الأمل هو شيء تعطيه لنفسك |
| Sakın kitabı onlara verme, seni parçalara ayırsalar bile. | Open Subtitles | لا تعطيه لهم، حتى إذا هم مزقونك إربا إربا |
| Dövmeli biri, araba servis penceresine yanaştığında ona yemeğini ver, telefonunu sakın verme. | Open Subtitles | و لا تعطيه رقم هاتفكِ شكراً على النصيحة سأحاول أن أعمل بها |
| Bu şu anlama geliyor, katidid erkekleri bu çiftleşme hediyesini vermek konusunda aşırı seçici davranıyorlar. | TED | ولذلك هذا يعني أن تكون الذكور انتقائية للغاية بشأن من تعطيه هذه الهدايا. |
| Parayı alıp malı mı veriyorsun? Bu da ne böyle? | Open Subtitles | تأخذ المال من الزبون ثم تعطيه المخدّرات، ما خطبك |
| Onu çok beğeniyorsan neden ona bir öpücük vermiyorsun? | Open Subtitles | إذاكنتمغرمةبهكثيرا لماذا لا تعطيه قبلة ؟ |
| Gerçek ve güçlü bir şey senin hayatına girdi ve sen bir şans vermedin. | Open Subtitles | أتعلمين, أمر حقيقي و قوي جاء إلى حياتك و لم تعطيه فرصة ابداً |
| ona kayıp hazineni bulması için bir fırsat verebilirsin. | Open Subtitles | أنت يجب أن تعطيه فرصة أخرى لكى يجد كنزك المفقود |
| Kız parayı erkek arkadaşına veriyor,... ..erkek arkadaşı da parayı içki içerek ve at yarışı oynayarak harcıyor. | Open Subtitles | وهو يعطيها المال هى تعطيه الى صديقها000 صديقها ينفقه على المشروبات وعلى كافة الصالات وعلى مضمار السباق |
| Onun eline bir testere verip Joplin'de ilkyardıma gönderiyorsunuz ve amacını tekrar kazanıyor. | TED | تعطيه منشاراً. ترسله إلى جوبلين، ميسوري عقب الإعصار، يستعيد ذلك الهدف. |
| Basın için bir demeç hazırladım... bu gece gitmeden önce bunu onlara vermeni istiyorum. | Open Subtitles | لقد أعددت بيان للصحافة أريدك أن تعطيه لهم قبل أن تغادر |
| Onu bana verecek misin yoksa ben almak zorunda mı kalacağım? | Open Subtitles | أنت ستعمل تعطيه لي أو أنا قد ستعمل على اتخاذ ذلك؟ |
| Sana işkence yapıyorken, dayanamayıp itiraf edermiş gibi ona yanlış bilgi vereceksin. | Open Subtitles | ثم يجب أن تعطيه معلومة خاطئة و أنت تتظاهر بالأعتراف من التعذيب |