| Akıntı çok güçlü geliyor. Doğu'dan bir Sis yığını yaklaşıyor. | Open Subtitles | حالة البحر مضطربة بشدّة، مع ضباب كثيف قادم من الشّرق |
| Yaprakları, Sis ve pus şeklinde gelen çözünmüş besinleri alabilecek şekilde adapte olmuştur. | TED | ولكن بدلا من ذلك, انها أوراقها التي يتم تكييفها لاعتراض المغذيات المذابة التي تأتي لهم في شكل ضباب. |
| Alaska'da, sabahın yoğun sisi bir başka kartal tipini gizliyor. | Open Subtitles | فى ألاسكا، قدر من ضباب الصباح المبكر يغطي نموذج تقليدى آخر |
| Nadir görülen sabah sisi yüksekleri kaplamış. | Open Subtitles | يجتاح ضباب الصباح الأراضي المرتفعة أحيانا |
| Yapraklardan oluşan sisin arasından bakan bir hayalet gibi buradan bakıyor. | Open Subtitles | إنّه يختلس النظر من هنا، كشبح يظهر عبر ضباب محاط بالأوراق. |
| sisli rüyalar filizlenen ekoya damlar ve yok olur sevgi. | Open Subtitles | ضباب من الأحلام سقطت عبر تكرار مُنبعث ولن يعد يحب |
| Çimenlerin üzerini kırmızı Sis kapladı, ateşin alevleri gibi yükseldi. | Open Subtitles | ضباب أحمر انتشر فوق الحديقة كشعلة من النار |
| En ufak Sis belirtisinde hız kesmeliyiz. | Open Subtitles | ينبغي علينا أن نخفف السرعة لو كان هناك ضباب |
| Senenin bu zamanında, öğleden sonra geç bastıran bir Sis olur, değil mi? | Open Subtitles | هذا الوقت من السنة هناك دائما ضباب بفترة المساء، أليس كذلك؟ |
| Sis onun üzerine çökerken Hindistan efsanelerindeki ayaksız doğan ve bu yüzden hiç konamayan o masal kuşunu gördü. | Open Subtitles | بينما ينزل ضباب مظلم عليه رأى طائر خرافيّ من أسطورة هندية والذي ولد من دون أقدام ولذلك فهو لا يهبط |
| Gemi, taş, Sis, kurbağa, karga, dolu, balıkçıl, kasımpatı demenin hep tek yöntemi vardır; | Open Subtitles | هناك طريقة في قول قارب، صخرة، ضباب ضفدع، غراب، برد |
| sisi takip edip kayıp Lordları bulmak. | Open Subtitles | من نوع ضباب اخضر و يبحث عن اللوردات المفقودين |
| "Demirhane'den ayrıldığımda sabah sisi çoktan yok olmuştu." | Open Subtitles | و كما كان يرتفع ضباب الصباح منذ فترة طويلة عندما تركت أول مرة المدفئة |
| Bir sülfürik asit sisi, gelen Güneş ışığını engelleyip gezegeni karanlıklaştırdı. | Open Subtitles | ضباب حمض الكبريتيك حجبَ أشعة الشمس القادمة و أظلمَ الكوكب. |
| Şimdi LED lambanın sokak lambası olduğunu ve sisin var olduğunu hayal edelim. | TED | لكن تخيل الان ان مصباح الليد هو مصباح بالشارع وهناك ضباب |
| Gerçek dünya onun için, bir sisin içine yürümeye benziyor. | Open Subtitles | ..كما لو أن هذا العالم.. هذا العالم الواقعي ..بالنسبة إليه، كما لو أنه يسير داخل ضباب |
| Nehir sisli olduğunda güneş esrarengiz görünüyordu ve ortalık sessizleşiyordu. | Open Subtitles | الشمس تبدو موحشة عندما يكون هناك ضباب على النهر والهدوء يعم المكان |
| Hasta bir adamdım. Pembe yılanlar yerine payıma duman düştü. | Open Subtitles | لقد كنت رجلا مريضا, وبدلا من الثعابين الوردية, ارى ضباب |
| Kasabada bunun hâlâ satıldığı yer Chicory Mist'dir. | Open Subtitles | المكان الوحيد في المدينة الذي مازال يبيع "ضباب الهندباء" |
| Beyininizin ortasında kara bir sise benzeyen doku oluşmuş. | Open Subtitles | أي ضباب أسود مِنْ النسيجِ متشعب نحو مركزِ دماغِكَ. |
| - Teşekkürler tatlım. - "Gece buğusu" muydu bu? | Open Subtitles | شكرا يا دول هل كان "ضباب منتصف الليل"؟ |
| Asit bulutu! Saklanın! | Open Subtitles | ضباب حامضي, إحتموا |
| Kayıp ruhların sisinde esir olmuştun ama benim orada kalmana izin vermeye niyetim yoktu. | Open Subtitles | , انت ِ كنت ِ محتجزة في ضباب الأرواح التائهة لكنني لم أكن سأتركك ِ تبقين هناك |
| Savaşın sisinden, en istekli olan üste geçerek çıkar. | Open Subtitles | في ضباب الحرب، يجب أن يكون هناك هدف واحد وهو الفوز |
| Ertesi sabah orman kalın bir sisle kaplandı. | Open Subtitles | الصباح التالي الغابة حجبها ضباب كثيف |
| Sonbahar sisleri arasından beliren bir saray gibi... bir gezginin bir italyan yamacından yükselmesi gibi... | Open Subtitles | كقصر، يظهر من ضباب الخريف عندما يصعد المسافر سفح تلّ إيطالي. |
| Oradaki insanlar bulanıklık gördüklerini söylediler. | Open Subtitles | و الناس قالوا أن كل ما شاهدوه هو ضباب |
| Tamamen belirsizlik içindeydim. Aklım uçuvermişti. | Open Subtitles | كنت في ضباب كامل ولم تكن لديّ ذاكرة |