| Evet, iyiyiz. Pedallarda hafif bir titreme var, ama iyiyiz. | Open Subtitles | لا، نحن بخير حصل إهتزاز طفيف في الدواسات، لكننا بخير |
| Bak, ona ateş ettiğinde gücünde hafif bir düşme kaydettim. | Open Subtitles | انظر, لقد سجلت هبوط طفيف فى المخرجات عندما اطلقت عليه. |
| Kolunu sıyırıp geçen mermi, mermi yolunda ufak bir sapma yaratmış. | Open Subtitles | كان علي حساب ميلان طفيف في الإسقاط عندما شرخت الرصاصة ذراعك |
| Yapımızdaki en ufak değişiklik davranışlarımızda büyük değişime sebep oluyor. | Open Subtitles | كيف ينتج أيّ تغيير طفيف في بنيتنا تغييراً في سلوكنا |
| İşin doğrusu, bir arabanın üretimine dahil olan insan sayısı robotlar ve otomasyondaki artışa rağmen çok az değişiklik gösterdi. | TED | والواقع، أن مجموع العاملين في إنتاج سيارة واحدة قد تغير بشكل طفيف فقط في العقود الأخيرة، رغم تواجد الآليين والأتمتة. |
| Küçük bir hatayı sormak için gelmiştim. Siz benden yardım istediniz. | Open Subtitles | لقد سعيت إليكم مع التحفظ على خطأ طفيف لقد سألتموني المساعدة |
| hafifçe sararmıştı ve markası çok eskiydi. | Open Subtitles | العلامة التجارية المتقادمة، اصفرار طفيف. |
| Kırık kemiğim yok. hafif itibar kaybı dışında değişiklik yok. | Open Subtitles | لم تتحطم عظامي ضياع طفيف لكرامتي، لا تغيير في ذلك |
| hafif pulpa çıkmasıyla beraber orta derece diş oklüzyonun olduğunu söyledim. | Open Subtitles | قلت أن لديك إطباق إنسي أقصى مع ظهور طفيف للقرن اللبي |
| Birisinin hafif pulpa çıkmasıyla beraber orta derece diş oklüzyonu olduğu duydum. | Open Subtitles | سمعت أن أحدًا عنده إطباق إنسي أقصى مع ظهور طفيف للقرن اللبي |
| Wade, sen hafif bir yara aldın, sırtından Küçük bir yara. | Open Subtitles | ويد.. لقد تعرضت لاصابه فى جزء طفيف من ظهرك |
| hafif bir yara olmasına rağmen hareket edemezsin. | Open Subtitles | رغم أنه مجرد جرح طفيف لكنك لا تستطيع الحراك هكذا |
| Alanın dış çeperi, iki yönde de boylu boyunca uzanıyor ve hafif bir eğriye sahip. | Open Subtitles | حَسناً، الحافةَ الخارجيةَ للحقلِ تتمدد بقدر ما يُمْكِنُنى قوله في الإتجاه أيضاً و لَديه منحنى طفيف إليه |
| Omurgamın alt kısımlarında ufak bir skolyoz var ve aşağıya indikçe-- | Open Subtitles | لدي اعوجاج طفيف في الجزء السفلي من العمود الفقري نحو الأسفل |
| Robotu yapmak için haftalarımızı harcamamıza rağmen odadaki ışığın rengindeki ufak bir değişim onu bozmaya yetti. | TED | لقد أمضينا أسابيع في بناءه، و كل ما لزم لتدميره كان تغير طفيف في لون الضوء في الغرفة. |
| Bize yardım edebilirsiniz. Beyler, bayanlar paniğe gerek yok. Rotamızda ufak bir değişiklik var sadece. | Open Subtitles | قم بمساعدتنا ليس ثمه شيئآ يدعو للذعر هناك تغير طفيف فى مسارنا |
| Planlarda ufak bir değişiklik oldu.. | Open Subtitles | ليس هناك أكثر مما إعتقدنا هناك تغيير طفيف في الخطط |
| - Klonlama işlemi için hazır. - Planlarda ufak bir değişiklik oldu. | Open Subtitles | جاهزة لاستنساخ العملية حصلنا على تغيير طفيف فى الخطط هنا |
| Ve bilirsiniz, bir erkek çocuğunu eğittiğinizde, ailesi daha az çocuk sahibi olmaya yönelebilirler, ama sadece biraz. | TED | وتعلمون، عندما تعلم ولدا، تميل عائلته لأن يكون فيها أطفال أقل، ولكن بشكل طفيف فقط. |
| Neptün'ün kütleçekimi bu kuyrukluyıldıza çekiş uyguladığında rotada Küçük bir sapma gerçekleşiyor. | Open Subtitles | عندما تعطيه جاذبية نبتون دفعة أخرى سيكون هناك تغير طفيف في مساره |
| Şimdi de ön dişlerinle ikinci kısmı ayır ve hafifçe bastırarak tadını çıkartmaya başla. | Open Subtitles | والآن, مستخدماً فكك وأسنانك, اسحب الجزء التالي عن طريق تطبيق ضغط طفيف. |
| - önemsiz bir beyin sarsıntın olabilir. Yine de çok şanslıymışsın. | Open Subtitles | قد يكون لديك ارتجاج طفيف ولكن انت رجل محظوظ |
| Her neyse, bu yüzden gidip onu azıcık bile olsa tanıyan insanlarla konuşuyorum. | Open Subtitles | على كل حال، لهذا السبب أنا أبحث بالجوار أحاول التفكير في شخص يعرفه و لو حتى بشكل طفيف |