| Ayrıca bundan sonrasıyla ilgili bir şey daha diyeceğim. Sırtınıza yük olmaya son. | Open Subtitles | و أيضاً أريد أن أقول ذلك ، لن أكون عليكم عبئ بعد الآن |
| 60larda ve 70lerde halk’ı bir yük olarak görüyorduk. | TED | في الستينيات و السبعينيات كنا ننظر للشعب على انه عبئ |
| Üstündeki yük kalkmış olarak gidebilirsin. | Open Subtitles | الأن تستطيعى الرحيل بدون ان تتحملى اى عبئ |
| Ve sen ve benim aramızdaki ilişkiyi korumak için bu yükü almak istedi. | Open Subtitles | وكان مُتقبلًا للرِضِيَ عبئ حِماية العلاقة بيني وبينك |
| Ön sıra, silah doldur! | Open Subtitles | الخط الامامي عبئ السلاح |
| Ama bu bir ara kurtulmak isteyeceğin bir yüktü. | Open Subtitles | ولكنه عبئ يجب أن ترمي به بعض الأحيان |
| Onun, senin için bir külfet olduğunu hiç düşündün mü? | Open Subtitles | هل كنت تعتقدين انها عبئ عليك ؟ |
| Ayrıca dünyevi bedeninin yükünden kurtuluyorsun. | Open Subtitles | و أيضاً سوف تكون متحرراً من عبئ جسدك الأرضي |
| Bu, iş yükümüzü etkilemeye başladı. | Open Subtitles | إنها بداية عبئ العمل لدينـا. |
| Kendini bir yük gibi görmek istememesi aklına gelmiyor mu hiç? | Open Subtitles | هل خطر لك من قبل انها لا تريد أن تشعر وكأنها عبئ ؟ |
| Bakın, Bunun inanılmaz bir yük olduğunu biliyorum, ama aslında bayağı iyi bir adam. | Open Subtitles | انا اعرف ان هذا عبئ ثقيل لكنه فعلا رجل جيد |
| Hafta sonları nasıl büyük bir yük olduğumu söyleyip duruyorsun. | Open Subtitles | تعلمين كيف تخبرينني دوما كم أنا عبئ كبير في العطل الاسبوعية؟ |
| Onlara yük olmak istemedim. | Open Subtitles | اني لا اريد ان اشكل عبئ على ماما |
| Bu kadar sık haklı çıkmak çok ağır bir yük. | Open Subtitles | إنه عبئ حقيقي أن يكون صحيح معظم الأحيان |
| - Babanızın metresi bu kadar kıymetliyken, benim bu kadar büyük bir yük olduğumu bilmiyordum. | Open Subtitles | - لم يكن لديّ فكرة أنني عبئ هكذا , -بينما عشيقة والدكم كانت ممتازة |
| Bu bebeğin içinde yola yük olacağım artık. | Open Subtitles | حسنا بهذه العزيزة أنا عبئ على الطريق |
| Tek bir maçta bile yenilirsem ailemin sırtındaki en büyük yük olurum. | Open Subtitles | "إن خسرت مباراة واحدة، فسأبيت أثقل عبئ على أسرتي" |
| Bak, sırtında dünyanın yükü var. | Open Subtitles | أنظر ، اذا انت أصبحتَ تحمل عبئ العالمِ |
| - Evet. İş yükü, tabii. | Open Subtitles | نعم،إنه عبئ بالفعل |
| Ön sıra, silah doldur! | Open Subtitles | الخط الامامي عبئ السلاح |
| Şu formu doldur lütfen. | Open Subtitles | عبئ هذه الاستمارة وحسب |
| Ama bu bir ara kurtulmak isteyeceğin bir yüktü. | Open Subtitles | ولكنه عبئ يجب أن ترمي به بعض الأحيان |
| Güzellik bir külfet değilmiş gibi davranalım. | Open Subtitles | لا نتظاهر بأن الجمال عبئ على صاحبه |
| Madem hepinizi özgürlükle bu kadar ilgilisiniz kendiniz işçim olma yükünden azat edilmiş sayabilirsiniz. | Open Subtitles | بما أنّ الجميع يكترث لأمر الحرّية، يمكنك أن تعتبر نفسك حرّاً من عبئ عملي. |
| Bu, iş yükümüzü etkilemeye başladı. | Open Subtitles | إنها بداية عبئ العمل لدينـا. |