| Şimdi size TV'de hiç gösterilmemiş yeni bir gösteri sunmak isterim. | Open Subtitles | والآن أريد تقديم فقرة جديدة لم تعرض على التلفاز من قبل. |
| Arayıp duruyor. Seni TV'de görmüş ve seninle konuşmak istiyor. Ona iş yeri numaranı verdim ama telefonu bağlamadıklarını söylüyor. | Open Subtitles | ما زال يتصل لقد شاهدك على التلفاز و يريد التحدث معك و هو يتصل برقمك و لكنهم لا يصلوه بك |
| Bakın. televizyona çıktınız ve aklımdan bir türlü çıkmayan şeyler söylediniz. | Open Subtitles | اسمع، لقد ظهرت على التلفاز وثمّة شيء لا يمكنني أن أتناساه |
| O yüzden işimde iyiyim ve o mağaza soygununda rehin kaldığım zaman "En azından televizyona çıktım." diye düşünebiliyordum. | Open Subtitles | و أنا بارعةٌ في عملي، و حتّى عندما كنّا نسرق محلّ الوجبات السريعة، قلتُ، على الأقلّ أن على التلفاز. |
| Efendim, dün gece Televizyondaki profesyonel futbol yarışmasını izlediniz mi? | Open Subtitles | سيدي, هل شاهدت مبارة كرة القدم للمحترفين على التلفاز البارحة؟ |
| Hepimiz bunun gibi fotoğrafları televizyonda ve haberlerde gördük. Bu bir operasyon merkezidir. | TED | جميعنا شاهد صور مثل هذه على التلفاز و شاشات الأخبار، هذا مركز عمليات |
| Tam bir şebek, televizyondan bile güzel. Hemen döneceğim, tamam mı? | Open Subtitles | أنه مزعج, أفضل من رؤيته على التلفاز, سأعود حالاً, حسناً ؟ |
| Arayıp duruyor. Seni TV'de görmüş ve seninle konuşmak istiyor. Ona iş yeri numaranı verdim ama telefonu bağlamadıklarını söylüyor. | Open Subtitles | ما زال يتصل لقد شاهدك على التلفاز و يريد التحدث معك و هو يتصل برقمك و لكنهم لا يصلوه بك |
| Bu üşütük elemanları TV'de gördük ve onlarla tanışmaya karar verdik. | Open Subtitles | رأينا تلك الأشياء المقززة على التلفاز و قررنا أن نفعلها بأنفسنا |
| TV'de boşanma reklamları gördüm 200 dolar gibi bir şeydi | Open Subtitles | لقد شاهدت اعلانـات الطلاق على التلفاز تقريبآ بـ 200 دولار |
| Yemin ederim, TV'de resmini görür görmez o adam olduğunu anladım. Buradan. | Open Subtitles | أقسم، حالما رايت الصورة على التلفاز عرفت أنه هو ، من هنا |
| Hatta başkan bile televizyona çıkıp şirketlerin zengin çürük yumurtalar olduğunu söyler. | Open Subtitles | اللعنة ، حتى الرئيس يخرج على التلفاز ويخبر الشركات والأغنياء كيف يعملوا |
| Sonra televizyona çıktım ama o da yetmedi doğal olarak. | Open Subtitles | و أظهروني مؤخراً على التلفاز و لم يكن كافياً أيضاً |
| Bunu herkesin görmesi için televizyona vermezsek davayı kapatacaklar. | Open Subtitles | أنا بحاجة للنسخة الأصلية لأن إذا لم نعرض هذا على التلفاز كي يشاهده الجميع فأنهم سوف يغلقون القضية |
| Pekala millet, ASMI-Kalade Yarış tıpkı Televizyondaki Fevkalade Yarış gibi... | Open Subtitles | حسنا يارفاق ,سباق معرضنا يشبة مسلل السباق المدهش على التلفاز |
| Kumandalı diktatörler oluyoruz ve Televizyondaki herkesi eleştirmeye başlıyoruz. | TED | نصبح دكتاتوريون مع جهاز تحكم عن بعد و نبدأ بنقد الأشخاص على التلفاز. |
| Önceki gece televizyonda bir adamı dinledim, güvercinlerden söz ediyordu. | Open Subtitles | ، سمعتُ رجلاً على التلفاز الليلة الماضية يتحدث عن الحمام |
| Öyledir, ben televizyondan izledim de bizzat orada olunca farklı oluyordur herhalde. | Open Subtitles | أجل، لقد تابعته على التلفاز ولكنني أتخيله مختلفاً حين تكون حاضراً هناك |
| Bu yüzden TV'deki gibi kötü bir adam olmayacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | لهذا انا لا اعتقد انه سيء مثل الذين نشاهدهم على التلفاز |
| Ben de dedim ki, TV'ye çık, bir süper star ol. | Open Subtitles | فقلتُ لنفسي اظهَر على التلفاز و كُن نَجماً رُبما سيأتونَ ثانيةً |
| Sen televizyondasın. Beyaz Saray'da bir zenci var. | Open Subtitles | أنت على التلفاز, يوجد رجل أسود فى البيت الأبيض. |
| Bunlar televizyonlarda veya ana akım medyada görebileceğiniz - görüntüler değil. | Open Subtitles | هذه ليست صورًا سترونها على التلفاز أو على وسائل الإعلام الرئيسيّة. |
| Ve o günden bugüne, dünya genelinde televizyon, radyo ve dergilere konu olduk. | TED | ومنذ ذلك الحين، وأخبارنا منتشرة في جميع أنحاء العالم، على التلفاز والإذاعة والمجلات. |
| Bu arada, televizyonu kötülemek için onu kullandığımın farkındayım. | Open Subtitles | وداعاً بالمناسبة ، أنا موقن لسخافة ظهوري على التلفاز لأطلب إلغاء التلفاز |