| kuşlar konusunda var olan en iyi slayt koleksiyonlarından birine sahip. | Open Subtitles | إنها واحدة من أرقى مجموعات الشرائح على الطيور في الوجود |
| İnsanlar, havadaki kuşlar üstünde ve yeryüzünde yaşayan ve hareket eden canlı her şeyin üstünde söz sahibi olacaklarmış. | Open Subtitles | و على الطيور في السماء و على كل شيء حي يتحرك على الأرض |
| O kadar da kötü değil. Alışırsın. kuşlar kafana konar. | Open Subtitles | حالما تعتادين على الطيور المحلقه فوق رأسك |
| Şimdi de leşlerini gagalayan kuşları vuralım artık! | Open Subtitles | رائع. الآن سنطلق النار على الطيور التي تُنقر في الأجسام. |
| Bundan kuşları sorumlu tutmuş ve yuvalarını yok etmeye başlamışlar. | Open Subtitles | ألقي اللوم على الطيور و تقرر تحطيم أعشاشها |
| Bunlar kuşlara bile kamera takmışlardır. | Open Subtitles | اراهن انهم وصلوا الكاميرات على الطيور اللعينة |
| Diğer katılımcılar gibi kuşlar da gösteri yapmalı. | Open Subtitles | مثل غيرهم من المشاركين, يجب على الطيور ان تقوم بألاداء عند إشارة البدء |
| kuşlar evlerine geri dönmek için 1500 kilometreden fazla uçmak zorundalar. | Open Subtitles | يتوجب على الطيور أن تطير ألف ميل للعودة إلى منزلها. |
| LG: Eh, evet. Aslında 1918'de virüsün insana bulaşmadan önce kuşlar üzerindeki yarattığı ölüm oranın bilmiyoruz. | TED | لورين: آ..نعم. فنحن لا نعلم في الواقع مدى خطورة سلالة الفيروس في 1918 على الطيور البرية قبل أن ينتقل من الطيور إلى البشر. |
| Merhaba, cici lanet olası dev kuşlar. | Open Subtitles | ...مرحبا , جميلة اللعنة على الطيور الكبار |
| Şarkı söyleyen kuşlar için sana minnettarız. | Open Subtitles | شـكراً لكَ على الطيور التي تغنّي |
| Hedef vapuru kamerayı ve kuşları mükemmel bir şekilde hizalamak ama kuşlar her yöne dağılıyor. | Open Subtitles | والهدف هو الحصول على الطيور, باخرة و قارب كاميرا -ليصطفا تماما لكن الطيور في كل مكان. |
| Metan arttığı zaman, karbon dioksit arttığı zaman, oksijen azaldığı zaman kuşlar insanlardan önce bayılırlardı erken uyarı sistemi gibi davranırdı: Madenden dışarı çıkın. Birşeyler iyi gitmiyor. | TED | عندما تزداد كميّات الميثان أو ثاني أكسيد الكربون، أو تتضاءل كمية الأكسجين، يغمى على الطيور قبل الناس - لذا فقد كانت كنظام للإنذار المبكر: مهلا، اخرج من المنجم. الأمور ليست على ما على ما يرام هنا. |
| Ona bağırdım: "Tanrım, Phelps sakın kuşları vurma." | Open Subtitles | ثم صرخت عليه بالله عليك يا فلبس لاتطلق على الطيور يا رجل |
| - Tamam. Şu kuşları bulalım. | Open Subtitles | ـ حسناً ، لنعثر على الطيور ـ حسناً |
| Ölü kuşları sen buldun, değil mi? | Open Subtitles | عثرت على الطيور النافقة، أليس كذلك؟ |
| Neden kuşları kafese kapattınız? | Open Subtitles | لماذا كنت وضعت حلقات على الطيور في قفص؟ |
| Bazen ormana gidip kuşlara bağırdım. | Open Subtitles | وأحياناً كنت أذهب إلى الغابات وأصرخ على الطيور. |
| kuşlara çok acıyordu, özellikle de daima etrafta uçuşup duran ancak hiçbir şey bulamayan küçük, nârin denizkırlangıçlarına. | Open Subtitles | و كان يشعر بالأسف على الطيور " " خاصة الطيور المائيه السمراء .. الصغيره .. الرقيقه |
| Ama kaktüsler sadece kuşlara güvenmez. | Open Subtitles | ولكن لا يعتمد الصّبّار على الطيور وحدها |