"على قارعة" - Translation from Arabic to Turkish

    • kenarında
        
    • kenarındaki bir
        
    • sokağın ortasında
        
    Keyifle sabah yürüyüşümü yapıyordum ve yolun kenarında ne buldum beğenirsin? Open Subtitles كنت أستمتع بتماريني الصباحية .. وفجأة.. مالذي وجدته على قارعة الطريق
    Yol kenarında gördüğümüz Hintliler ölmek üzereydi ve biz hiçbir şey yapamadık. Open Subtitles كنا نرى هنود يموتون على قارعة الطريق ولا نستطيع فعل أى شئ لهم
    Onu yol kenarında biraz para ve kıyafetleriyle terk ettim. Open Subtitles أنت ماذا؟ لقد تركته على قارعة الطريق مع بعض الملابس والنقود
    Şimdi sen karşılık beklemeden yardım eden kişi ol ben de yol kenarındaki bir olayım. Open Subtitles لنفترض أنك السامري الطيب و أنا على قارعة الطريق
    Kafasına bir kurşun sıkılmış halde sokağın ortasında yatarken. Open Subtitles حين كانت ممدة قتيلة على قارعة الطريق وثمّة رصاصة في رأسها.
    Morgda cesetler, hastanede cesetler, yol kenarında cesetler. Open Subtitles جثث بالمشرحة وجثث بالمستشفيات وجثث على قارعة الطريق،
    Yolun kenarında oturmuş, çöp toplarken yenilgiyi kabul etmek gerek. Open Subtitles عندما تجلسين على قارعة الطريق تجمعينالأكوابالحرارية.. والعلكات، فقد حان الوقت .. للإعتراف بالهزيمة
    Şu insanları öldürüp yolun kenarında bırakan adamı. Open Subtitles ذلك الشخص الذي يقتل الرجال ويتركهم على قارعة الطريق
    Yani biz... ..yol kenarında portakal satan o adamlar gibi miyiz? Open Subtitles .. إذاً ، فنحن مثل أولئك الناس .. الذين يبيعون البرتقال على قارعة الطريق؟
    Bir çevre yolunun kenarında terk edilmiş olmak. Ailem beni hastaneye götürme zahmetine bile girmemiş. Open Subtitles أن أُتركَ على قارعة الطريق، و لا يتكلّف والداي عناءَ إيصالي للمستشفى.
    Sonrasında bildiğimiz tek şey birinin bizi yol kenarında bulduğu. Open Subtitles ما أدركته تاليًا أن شخص وجدنا على قارعة الطريق
    Sonraki kurban yol kenarında boğulup toprakla kaplanmış olarak bulundu. Open Subtitles ضحيتنا الصالة وُجد مخنوقا على قارعة الطريق مغطى بالقذارة
    Bu sincabı fare kapanı ile mi yakalamıştım yoksa yol kenarında ölü olarak mı bulmuştum hatırlayamadım. Open Subtitles أجل، لا أذكر إن كان هذا السنجاب القتيل على قارعة الطريق أم الذي أمسكت به في مصيدة فئران.
    16 yaşında bir kızı yol kenarında bırakacak değilim. Open Subtitles لن أقوم بترك فتاة عمرها 16 عام وحيدة على قارعة الطريق
    O kovboy kılıklı herifi boğup, yolun kenarında ölüsünü bırakmalıydım ama yoldan geçen bir araba görürse, onu da öldürmek zorunda kalırım dedim. Open Subtitles كان عليّ أن أقتله راعي البقر ذاك .. وأترك جثته على قارعة الطريق .. ولكن خشيت أن يمرّ أحدهم ويشاهد ذلك ..
    Bir fincan kahve içmek için bu sabah depoya uğramıştım ve yolun kenarında birkaç eşya buldum. Open Subtitles وأنا في طريقي لتناول كوبٍ من القهوة .. وجدت بعض الأشياء على قارعة الطريق ..
    Hayır, bir yol kenarında kırık bir köprücük kemiğiyle ölmek istemiyorum. Open Subtitles اللعنة . لا أريد أن أموت على قارعة الطريق وسط القاذروات بعظمة كتف مخلوعة
    Yoksa kış gelir ve kendini kucağında bebekle yol kenarında dilencilik yaparken bulursun. Open Subtitles وإلا، بحلول فصل الشتاء ستجدين نفسكِ تترجّين من أجل الفكّة على قارعة الطريق المغطاة بالثلج مع رضيع في حضنكِ
    Yani yolun kenarındaki bir ayakkabıyla bile duygusal bağ kurabilirsin. Open Subtitles {\pos(192,230)}أعني، يمكنُكَ أن تتواصلي عاطفياً مع حذاء على قارعة الطريق
    Yani, eğer seni sokağın ortasında durduk yere büyü yapıyor bir hâlde görmüyorsam sıkıntı yok. Open Subtitles أعني، ما لم أكُن أهلوس برؤيتك واقفة على قارعة الطريق ترتّلين بلا سبب
    Tomoe genç bir kızın sokağın ortasında bir samurayla konuşması pek uygun olmaz. Open Subtitles (توموي)... من غير اللائق على امرأة شابة أن يراها الناس... تتحدث مع ساموراي على قارعة الطريق

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more