| Pekala, yatma vakti. Çekil önümden. Hemen bakma ama akşam yemeği Yüzünde patlamış. | Open Subtitles | حسنا، وقت النوم.ابتعدي عني لا تنظري الان ولكن يبدو كعشاء مخلوط على وجهك |
| Sana köprüde katılmıştım ve senin Yüzünde o kocaman aptal ve tamamen yakışıksız.. | Open Subtitles | لقد انضممت إليك في ذلك الجسر ولديك تلك الإبتسامة العريضة الغبية على وجهك |
| Bugünden itibaren Yüzündeki her iz için 1 peni alacaksın. | Open Subtitles | اعتباراً من الليلة ستحصل على بنس لكل ندبة على وجهك |
| Belki sana gizlice para vermek ve yüzüne su fırlatmak için olabilir mi? | Open Subtitles | ربما علي أن اجتمع بك دون ابني لأعطيك المال واسكب على وجهك الماء؟ |
| Adamını fark etti ve Suratındaki bakıştan anlıyorum ki ödememi kazandım. | Open Subtitles | لقد كشف رجلك وبالحكم على النظرة على وجهك فقد استحققت ماستدفعينه |
| Bu hormon iğneleri yüzünden sana bir tane çakmak istiyorum. | Open Subtitles | حقن الهرمون هذه تجعلني اود ان اصفعك على وجهك الان |
| Mutlu suratını takın. Karşılama kervanına katılalım. | Open Subtitles | ضع على وجهك أبتسامة سنستمتع بحفل الأستقبال |
| Anlamı, sen doğduğunda Yüzünde bir duvak gibi parlaklık vardı. | Open Subtitles | إنَّهُ يعني أنَّكِ عندما ولدتِ كانَ هناك بريق على وجهك |
| Nasıl olsa açılacak, O yüzden Yüzünde gülücükle geçersen iyi olur. | Open Subtitles | الباب سيفتح بكل الأحوال لذلك عليك الدخول بابتسامة عريضة على وجهك |
| Yüzünde yine o ifade var. Her zaman tanırım. | Open Subtitles | ولكن تبدو على وجهك نظرة ما يمكنني معرفة هذا |
| Evet, ama seninki daha iyi. Hiç değilse tüm Yüzünde. | Open Subtitles | شكله أفضل عليكي على الأقل موزع على وجهك بالتساوي |
| Photoshopla Yüzündeki o aptal ifadeyi silemediğim için kusura bakma. | Open Subtitles | آسف لم استطع أن امسح التكشيرة على وجهك في لفوتوشوب |
| Çünkü bu konuyu her açisimda Yüzündeki o ifade olusuyor. | Open Subtitles | لأنّ في كلّ مرّة أتحدّث عنه، أرى نظرة على وجهك. |
| Çünkü bu konuyu her açışımda Yüzündeki o ifade oluşuyor. | Open Subtitles | لأنّ في كلّ مرّة أتحدّث عنه، أرى نظرة على وجهك. |
| Ama bu arada ne olursa olsun yüzüne yediğin yumrukların keyfini çıkar. | Open Subtitles | حسنٌ، أيًا كان ما يحدث، ففي الوقت الحالي، استمتع بالضرب على وجهك. |
| Diş telin bir servete mal olmasaydı yüzüne şaplağı indirmiştim. | Open Subtitles | كنت لأصفعك على وجهك لهذا إن لم تكلف قلادتك ثروة |
| Defolup gitmezsen bu suyu yüzüne fırlatırım. | Open Subtitles | إذا لم تبتعد عنى سألقى هذا الماء على وجهك |
| Böyle endişeli olunca Suratındaki ifadeye bayılıyorum. Pozunu bozma, dur. | Open Subtitles | أحب هذا الانطباع القلق على وجهك ابقي عليه |
| yüzünden hepsi okunuyor. | Open Subtitles | لا يُمكنك أن تكذب على ما أفترِض. إنّ ذلك مكتوبٌ على وجهك بكامِلِه |
| Plakçıda salak suratını görür görmez ne mal olduğunu anladım. | Open Subtitles | عرفت منذ أن قابلتك في المحل بأنك أحمق، إنه ظاهر على وجهك |
| Baban haklı, canım. Suratına o yapışken şeyleri sürmeye ihtiyacın yok. | Open Subtitles | إنه محق يا حبيبتي، لست بحاجة لكل هذه المواد على وجهك. |
| O güzel Yüzün egzoz dumanı olmasını istemem. | Open Subtitles | لا أريد أن انفث دخان العادم على وجهك الجميل |
| Ne zaman bana bir şey yapmamı söylediğinde Suratında küçümseme ifadesi oluyor. | Open Subtitles | كل مرة تخبريني أن أفعل شيئا تظهر على وجهك هذه النظرة المتعالية |
| Benimle sözleşme imzalayacaksın yoksa arkadaşlarıma, yüzünü sikleriyle tokatlatırım, duydun mu beni? | Open Subtitles | سوف توقع معي أو سأجعل أصدقائي الجدد يصفعونك على وجهك بكل قضبانهم |
| Tüm boşlukları doldurduğunu görerek... ve dokunuşunu ve kokunu hissederek... Yüzünün her yerinde öpücüklerimi bırakarak ayrılıyorum. | Open Subtitles | ولكى أملأ كل هذا الفراغ ولأشم و لألمس وأترك قبلاتى على وجهك |
| - Demin, orada Yüzünüzde, çalılıkların dışında da gördüğüme benzer bir ifade vardı. | Open Subtitles | - الان عند انصرافك كان على وجهك نظرة كالتى بدت عليك عند الغابة |
| Bu krepi yediğin andaki surat ifadeni çok merak ediyorum. | Open Subtitles | إني اتحرق شوقاً لأرى التعبير على وجهك عندما تأكل هذه |