| İnşa edilecek olan yeni şehirlerde, bu özellikle zor olmayacaktır. | TED | في المدن الجديدة التي ستبنى، لن يكون هذا بالأمر الصعب. |
| şehirlerde ve kırsal kesimlerde birazdan olacaklara dair bir uyarı yok. | Open Subtitles | في المدن والريف بالأسفل لا يوجد تحذير مما على وشك الحدوث |
| Şu anda çoğu mülteci, kamplardan çok şehirlerde yaşıyor. | TED | حاليا يعيش معظم اللآجئون في المدن أكثر مما في مخيمات اللآجئين. |
| İkincisi, nüfus artışı ve şehirlerdeki insan yoğunluğu. | TED | ثاني الأسباب هو النمو السكاني والكثافة السكانية في المدن. |
| 2030 yılına kadar dünya nüfusunun üçte ikisi şehirde yaşayacak. | TED | في غضون ال2030 أكثر من ثلثي سكان العالم سوف يسكنون في المدن. |
| Ve özellikle şehirlerde -- şehirlerin metabolismasının tamamına bakabiliriz, ve fırsat olarak değerlendirebiliriz. | TED | وخاصة في المدن يمكننا ان ننظر الى انظمة المدن الغذائية وان نستكشف تلك الفرص |
| Burada bulunan herkes, eğer yaşıyacak olursa, şehirlerde meydana gelen bu olağanüstü olaydan etkilenecek. | TED | على كل شخص في هذه الغرفة .. إن بقيتم على قيد الحياة سوف يتأثر بما .. يحدث في المدن جراء هذه الظاهرة الاستثنائية |
| Bu sonuç, kesinlikle neden her hafta 1 milyon insanın daha şehirlerde toplandığının nedenidir. | TED | وبلا شك هذه هو االسبب الذي يوضح لماذا يتجمع مليون شخص في المدن |
| Eğitim şehirlerde yapılabilecek temel olaydır. | TED | التعليم هو الحدث الرئيسي الذي يحصل في المدن |
| Belki de şehirlerde kırsal bölgelerde olduğundan daha az böcek ilacı var. | TED | احتمال وجود مبيدات حشرية أقل في المدن عنها في المساحات الريفية |
| Ve şehirlerde yaşayın ya da yaşamayın hepimiz bunu önemsemeliyiz. | TED | ويجب أن ننتبه جميعاً لذلك سواء كنا نسكن في المدن ام لا. |
| şehirler ve yoğunluk binalarımızın büyük olmaya devam edeceği anlamına geliyor, ve bence şehirlerde tahtanın da oynayacağı bir rol bulunuyor. | TED | المدن والكثافة السكانية تعني أن مبانينا سوف تبقى كبيرة، وأعتقد أن هناك دور للخشب في المدن. |
| Şimdi, bugün şehirlerde yaşayan her üç insandan biri aslında bir gecekonduda yaşıyor. | TED | واحد من كل ثلاثة أشخاص اليوم يعيشون في المدن وفي الواقع يعيشون في أحياء فقيرة. |
| Dahası, bugün dünya nüfusunun yarısından çoğu şehirlerde yaşıyor. | TED | فوق ذلك، حاليًّا، أكثر من نصف سكان العالم يعيشون في المدن. |
| Ve günümüzde şehirlerdeki en önemli değişimler bu açık alanlarda gerçekleşiyor. | TED | واليوم، فإن معظم التغيرات التحويلية في المدن تحدث في هذه الأماكن العامة. |
| Ben büyük şehirde rahat edemem diye düşünüyorum. | Open Subtitles | انني لا اعتقد انني استطيع المكوث في المدن الضخمة |
| Ve gerçete, eğer datayı şehirlerin ve ekonomilerin gelişimi ile karşılaştırırsanız çok iyi uyum sağladığını görürsünüz. | TED | وفي الواقع , إذا قمت بمقارنتها بالبيانات ستكون ملائمة جداً مع تطور في المدن والاقتصاد |
| şehirleri etkileyecek bazı trendler mevcut. | TED | الآن هناك بعض الاتجاهات التي سوف تؤثر في المدن. |
| Bahsettiğim bu ihtiyaçlar, savaştan önceki Suriye şehirlerinde göz ardı edilmişti. | TED | تلك الحاجات التي تم التغاضي عنها تماماً في المدن السورية قبل الحرب. |
| Taşraya uygun, ama kasabalarda kimseyi kandıramayız. | Open Subtitles | انها جيده للغايه من اجل الوطن لا أظن أن ذلك يمكنه أن يخدع أي أحدا في المدن |
| Bu muhteşem bir şey. Yani, artık şehirlere sıkışıp kalmak zorunda değiller. | Open Subtitles | وهذا شيء رائع، يعني إننا لن نكون عالقين في المدن. |
| şehirdeki gecekonduların aksine köyde büyük bir farklılık vardı, erkeklerden çok kız çocukları kioska geliyordu. | TED | فرق كبير في القرى، عكس للأحياء الفقيرة في المدن: كان هناك بنات أكثر من الأولاد جاءوا الى الكشك. |