| Duruşmada tanıklık yapmadan önce doğruyu söyleyeceğinize dair yemin ettiniz, doğru mu? | Open Subtitles | اخذتي قسم لقول الحقيقة قبل ان تشهدي في جلسة الاستماع هذة صحيح؟ |
| Duruşmada hakkınızda söylediklerim çok olumsuz şeylerdi. | Open Subtitles | إن ما قلته عنك في جلسة الإستماع لا بد أنك تريني سلبياً جداً و أنا متأكد أنك تشعرين بذلك |
| Bir seansta tam dört sayfalık rapor mu yazdın, Sheldon? | Open Subtitles | أربع صفحات من الملاحظات في جلسة واحده؟ حقاً . شيلدن؟ |
| Ayrıca geçen hafta şartlı tahliye duruşmasında da ifade verdim. | Open Subtitles | لقد تحدثت أيضاً في الأسبوع الماضي في جلسة الاستماع المشروط |
| Almanya Birleşik Sosyalist Partisi Merkez Komitesinin tarihi oturumunda... | Open Subtitles | في جلسة تاريخية خاصة للجنة المركزية لحزب الاتحاد الاشتراكي الألماني |
| Neler olup bittiğini sabah üçteki tasarım toplantısında tam anlamıyla görebiliriz. | TED | يمكنك ان ترى بالضبط ما حصل، 03:00 صباحا في جلسة التصميم. |
| Bilmiyorum. Muhtemelen bir oturuşta 4,000 saç ektirmemle bir alakası var. | Open Subtitles | ربما لهذا علاقة بالـ 4000 شعرة الذين زرعتهم في جلسة واحدة |
| Unutma, Duruşmada yalnızca sana bir şey söylenirse konuş. | Open Subtitles | تذكر، في جلسة الاستماع، تحدث عندما يوجه لك الكلام |
| Sabahki Duruşmada, yaptıkların konusunda pişmanlığın olmadığını söylemiştin. | Open Subtitles | في جلسة الاستماع هذا الصباح قلت بأنك لست نادماً حول ما قمت به |
| Yarınki Duruşmada, baskı altında neler yaptığını göreceğiz. | Open Subtitles | ولنرى كيف ستبلي تحت الضغط، في جلسة التحقيق غداً |
| Nefesini boşa tüketme. Yarınki Duruşmada kesinlikle ifade vermem. | Open Subtitles | يمكنك أن تحتفظ بأنفاسك ، من المستحيل أن أشهد في جلسة استماع الغد |
| Bence bu korkudan bir seansta kurtulup, aynı şeyleri bir daha asla hissetmezsin. | Open Subtitles | اظن انه يمكنك ان تتخطي هذا الخوف في جلسة واحدة والا تشعري هكذا ابدا |
| Şu anda onunla seansta olsaydık ne derdi sence? | Open Subtitles | ماذا تعتقدين قد يقول لنا الآن لو كنت في جلسة معه ؟ |
| Açıkça söyleme nezaketini gösterdikten sonra özel bir seansta kanıtı sizinle paylaşabilirim. | Open Subtitles | بمجرد الحصول على التصريح الخاص يمكنني أن أعرض لكم بحرية الأدلة المطلوبة في جلسة خاصة |
| Safford'un kapasite duruşmasında uzman tanık olarak tanıklık edeceğim. | Open Subtitles | أنا سأقوم بالشهاده كشاهد خبيره في جلسة سماع لمقدرات السيد سافورد |
| Senatör Brewster'ın duruşmasında daha da rahatsız olacaksın. | Open Subtitles | أعتقد أنّك ستكون أقل راحة في جلسة السّيناتور بروس |
| Hüküm duruşmasında, çıktığında avukatını öldüreceğine dair tehditler savurdu. | Open Subtitles | في جلسة النطق بالحكم ، هدد بقتل محاميه فور خروجه |
| Almanya Birleşik Sosyalist Partisi Merkez Komitesinin tarihi oturumunda... | Open Subtitles | في جلسة تاريخية خاصة للجنة المركزية لحزب الاتحاد الاشتراكي الألماني |
| Bunu yapmanın en iyi yolu da teklif oturumunda olur. | Open Subtitles | وأفضل طريقة لفعل ذلك هي في جلسة توجيه التُهم |
| bir ruh çağırma toplantısında... şaman duyumsal bir paniği yönetir. | Open Subtitles | في جلسة استحضار الارواح الشامان-الوسيط الروحي - يقود ذعر حسّي |
| Okul yönetim kurulunun toplantısında seni görürüz diye düşünmüştük. | Open Subtitles | أعتقدت بأننا سنراك في جلسة الاستماع في المدرسه. |
| Ama, yinelenen ve iyi ifade edilen şikayetleri kimse duymazdan gelemez." | Open Subtitles | في المقابل , الشكاوي المتكررة والموثوقة يجب ان لا تفشل في جلسة الإستماع |
| Eskiden bir oturuşta koca bir bölüm bitirirdin. | Open Subtitles | كنت معتاد أن تكتب فصل بأكمله في جلسة واحدة |