| Ama elektronlar ışık hızında dönerken x ışınları ortaya çıkarıyorlar. | TED | ولكن عند انتقال الالكترونات في سرعة الضوء، تعكس أشعة اكس. |
| Etmiyorlar. Elektronların telden aşağıya doğru saçılan bal hızında homurdanarak indiği söyleniyor. | TED | الالكترونات تتعثر عبر السلك ، في سرعة انتشار العسل ، كما يقولون. |
| Görüldüğü üzere Michael, uzay ışık hızında genişlemektedir. | Open Subtitles | الفضاء، كما ترى، مايكل، كل شيئ يتمدد في سرعة الضوء. |
| Kurşunun standart hızı saniyede 232 metredir. Kurşunun izlediği açı, 70 derece. | Open Subtitles | يمكننا سد العجز في سرعة الرصاصة القياسية من 760 قدم في الثانية. |
| Köprü üstüne güneydeki açık sulara son hızla ilerlemesini söylesin. | Open Subtitles | أخبر الجسر لرئاسة جنوب عن المياه المفتوحة في سرعة الجناح. |
| Tam tersine, sanki yer son hızda ona yükseliyor gibi geldi". | Open Subtitles | . . بالعكس، أبداً الأرض كانت ترتفع نحوها في سرعة شنيعة |
| Tekrar birleşmek için yeterince küçük, ama ışık hızına yakın hızlarda hareket ediyorlar. | Open Subtitles | صغير بما فيه الكفاية لاعادة الاكتمال لكن التحرك في سرعة تقارب سرعة الضوء |
| Bu 10 metrelik mesafede ışık hızında bir patlamadır. | Open Subtitles | وسيكون الانفجار الذي وقع في سرعة الضوء أكثر من هذه المسافة بحوالي 10 أمتار، |
| Öncelikle, nicemlenmiş uzay-zamanın ışık hızında farklı renkler için ufak farklılıklarla kendisini belli etmesini umuyoruz. | Open Subtitles | موافقة، حسنا، نتوقع تحديد الزمكان ليعبر عن نفسه كإختلافات دقيقة في سرعة الضوء للألوان المختلفة هراء. |
| Hiçbir koşul altında ışık hızında bir değişim olamazdı. | Open Subtitles | بغض النظر عن الظروف لابد ألا يكون هناك إختلاف في سرعة الضوء |
| Işığın temel parçacığı olan foton bir atom veya molekülden ortaya çıktığı sırada, ışık hızında doğar. | Open Subtitles | يولد مسافرًا في سرعة الضوء منذ أن ينبثق من ذرة أو من جزيئة لا يعرف الفوتون أي سرعة أخرى |
| Bizim mesajlarımız görünmez olarak ışık hızında seyahat ediyor. | Open Subtitles | رسائلنا تنتقل بشكل غير مرئي في سرعة الضوء. |
| Bizi ışık hızında birbirimize ve kozmosa bağlamıştır. | Open Subtitles | تجعلنا مُتصلين في سرعة الضوء ببعضنا البعض وبالكون بأكمله. |
| Işık hızında dahi yıldızlardan gelen kötü niyetli düşüncelerin Dünya'ya ulaşması binlerce, hatta milyonlarca yıl sürebilir. | Open Subtitles | حتى في سرعة الضوء يمكن ان يكون في النجوم افكار قد تأخذ الاف السنين او الملايين |
| Adamın 150 km/sa'lik fırlatma hızı var. | Open Subtitles | بالعكس ، الرجل لديه الرقم القياسي في سرعة الكرة |
| İkisi de birer tepede duruyordu, aralarında 2 mil mesafe vardı. Galileo'ya göre, ışığın farkedilir biz hızı olsaydı asistanının yaktığı ışığın kendisine ulaşmasında belirli bir gecikme gözlemleyecekti. | TED | تبعدان ميلين عن بعض، قاما بنفس الشيء على فرضية إنه لو كان للضوء سرعة ملحوظة، سيلاحظ غاليليو تأخرا في سرعة الضوء القادمة من مصباح مساعده. |
| Colorado plakalı. En son 40. karayolunda Dunphy'e doğru aşırı hızla giderken görüldü. | Open Subtitles | لوحات كولورادو.رأى العنوان أخيرا لدوفي على الولايات المتحدة 40 في سرعة الإنطلاق. |
| Şunu da söylemeliyim ki, saatte 80 kilometre hızla esen rüzgarda kampı kurabilmek kolay olmadı. | Open Subtitles | ودعوني أخبركم، لم يكن هيناً تنصيب مُعسكر في سرعة رياح تبلغ 50 ميل في ساعة. |
| Ama yüksek hızda birisine çarpmayı planlayan herkesin işine yarar. | Open Subtitles | لكنها مفيدة لاي شخص للتخطيط الذي يجري في سرعة الاصطدام |
| Bu uçak normal hızda saatte 870 litre yakıt tüketiyor. | Open Subtitles | حسنٌ، هذه الطائرة تستهلك 230 غالون من الوقود بالساعة في سرعة الإنطلاق |
| Protonları inanılmaz hızlarda çarpıştırarak doğadaki en küçük parçacıkların davranışları üzerinde çalışabiliyoruz. | Open Subtitles | بواسطة سحق البروتونات ببعضها في سرعة هائلة نستطيع دراسة السلوك لأكثر الجزيئات ضآلةً في الطبيعة |
| Işık altı hızlarda, istasyondan saatlerce uzakta. | Open Subtitles | على مسافة ساعات من المحطة في سرعة الضوء المنخفضة |