| Sensiz yalnız kalacağız ama, din dersi öğretmenim şöyle derdi:... | Open Subtitles | سنكون وحيدين بدونك , لكن معلمى : كان يقول دائماً |
| derdi ki ya dünyayla beraber dönmek ya da üretmek içindir. | Open Subtitles | كان يقول دائمًا أن اليدين خلقتا لحرث الأرض أو لصنع أشياء |
| Her zaman yaşayan insanların hayaletlerden daha korkunç olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | لقد كان يقول دائماً أن الناس مخيفين أكثر من الأشباح |
| Başının iki yanında beyzbol topu varmış gibi hissettiğini söylüyordu. | TED | كان يقول أنه شعر بهما كأنهما طابتين على جانبي وجهه |
| ''Lütfen, Kashmir,'' diyordu, ''izin ver de mutfağa gidip şu düğmeye ben basayım.'' | TED | كان يقول: "كاشمير، أرجوك، دعيني فقط أذهب إلى المطبخ وأضغط الزر لصنع القهوة." |
| Ne garip, devriye gemisi dedi durdu da ben ona inanmadım. | Open Subtitles | شيء مضحك، كان يقول إنه قارب خفر لكني لم أصدقه |
| Ama babam her zaman derdi ki, bu iş kafana taktığın şapka gibidir. | Open Subtitles | ولكن أبي كان يقول دائماً أن العمل مثل القبعة التي تضعها على رأسك |
| Yüzüme yumruk atıp "lanet olası serseri" dedikten sonra derdi ki: | Open Subtitles | كان يقول بعد أن تلكمني في وجههي و تصفني بأني كالقمامه |
| Babam her zaman "Bazen anlarsın, ...bazen de anlamazsın" derdi. | Open Subtitles | أبي كان يقول أحياناً تخدع أحدهم و أحياناً يخدعك أحدهم |
| Zor olacak. Babam derdi ki, "hayat bir boynuzdan bal yapmaya benzer." | Open Subtitles | لطالما كان يقول والدي أن الحياة مثل لعق العسل من شجرةٍ شائكة. |
| O her zaman, devrim olduğunda Castro'nun Amerikan şirketlerini kovacağını söylerdi. | Open Subtitles | كان يقول دائما عندما تأتي الثورة كاسترو سيطرد كلّ الشركات الأمريكية |
| Babam hep büyükbabamın inatçı olduğunu ve asla geç kalmadığını söylerdi. | Open Subtitles | أبي كان يقول إن جدّي كان عنيداً جـداً، ولم يتأخــر أبداً |
| O her zaman onu güçlü yapanın sizler olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | لكنه كان يقول دائماً أنكم أنتم من جعلوه قوياً وشجاعاً |
| Bu da demek oluyor ki yüzde 19 ihtimalle doğruyu söylüyordu. | Open Subtitles | مما يعني أن هنالك إحتمال بنسبه 19 أنه كان يقول الحقيقة. |
| Her birinizin bir cevabı vardı, ama kaçınız gerçeği söylüyordu? | Open Subtitles | ،ولكل منكم إجابته ولكن كم عدد من كان يقول الحقيقة؟ |
| oldukça rahatsızdım ve fotoğrafçı sırtımı eğmemi ve elimi o çocuğun saçlarına koymamı söylüyordu. | TED | كنت غير مرتاحة تماما، والمصور كان يقول لي قوسي ظهرك ووضع يدي في شعر هذا الرجل. |
| Bir tarafım şöyle diyordu: "Tamam, ne zaman Nijerya'daki banka hesabına 10.000 dolar yatırmamı isteyecek?" | TED | جزء مني كان يقول ، حسناً متى سيطلب مني أن أحوّل 10000 دولار إلى حسابه بنكه النيجيري ، أليس كذلك ؟ |
| "Baharda Tanrı'nın bana mesajını öğreneceğim." dedi. | Open Subtitles | كان يقول : سأتعلم رسالة الرب لى فى الربيع |
| Biri bana işbirliği yapmak istemediğini söylüyor. | Open Subtitles | شيء كان يقول لي أنك لم تكن صادقاَ في كل شيء |
| Bana bir şeyler söylüyordu ama ne söylediğini duyamadım. | Open Subtitles | كان يقول لي شيئ، لكننيّ لم يكن من الممكن أن أسمع ما كان يقوله |
| Eğer gerçeği söylüyorsa, bu konuda kendinden eminse, bu kırışıklıkların ortaya çıkmaması gerekiyordu. | Open Subtitles | أعتقد شخصياً أنهم يجب ان يعدموا إذا كان يقول الحقيقة و إذا كان واثقاً من ذلك فهذا ربما لم يكن ليحدث |
| Brewster, Amerikan Kongre Kütüphanesi'nin yaklaşık yirmi terabayt olduğunu söylemişti. | TED | بريوستر كان يقول أن مكتبة الكونغرس تعمل بحوالي عشرين تيرابايت. |
| Babam söylemişti bunu bana. "Asla boş yere yardım isteme." demişti. | Open Subtitles | هذه مقولة والدى ، كان يقول لي الذئب لا يبكى ابدا |
| Babam hep "Bizim gibi güçlü ellere sahip olanlar için korkulacak numara yoktur" der. | Open Subtitles | كان يقول الخوف لا يجعلك تؤدى نحن في يدٍ أمينة |
| Bu benim arkadaşım Michelle. Merhaba diyor. | Open Subtitles | لقد كانت هذة صديقتى ميشيل لقد كان يقول هاى |
| Bu kapının kaleye gittiğini söyler mi o bana? | Open Subtitles | هل كان يقول لي ان هذا الباب يؤدي إلى القلعة؟ |
| Doğru söylüyormuş. İki gündür masasından kalkmıyormuş. | Open Subtitles | كان يقول الحقيقة لكن لم يترك مكتبه ليومين |