| Hala yapabiliriz. Bir şey kesin. Artık geri dönüş yok. | Open Subtitles | ما زال يمكننا فعلها, شيء واحد للتأكد لا مجال للتراجع الآن |
| İmkânsız, yani Atrianlardan nefret ederler, ama onlara Asla zarar vermezler. | Open Subtitles | لا مجال لهذا , أعني أنهم يكرهون الأتريين لكنهم لن يأذوهم |
| Bir yerçekimi kuyusuna yakınsın. Nerede olacaklarını bilmenin yolu yok. | Open Subtitles | أنت قرب حافة ابار الجاذبية لا مجال لمعرفة أين سيكونوا |
| Minyatür Domuz, birlikte olmamızın imkânı yok. | Open Subtitles | ايها الخنزير الصغير ، لا مجال أبداً أن أكون معك |
| Bu gerçekten harika bir durdurucu kural, çünkü günün sonunda her şey duruyor, çalışmak mümkün değil. | TED | ولكن هذه قاعدة توقف عظيمة، لأنّها تعني أنّه في نهاية اليوم، كلّ شيء يتوقف، لا مجال للعمل. |
| - Yo, yo, Hayatta olmaz. Gelmiyorsun. - Neler olduğunu söyle. | Open Subtitles | لا, لا, لا, لا, لا مجال, أنتِ لن تأتي - أخبرني ماذا يحدث - |
| Muhtemelen üçümüzün yemek yemesinin konusu bile Olamaz, değil mi? | Open Subtitles | لا مجال للنقاش في تناولنا الطعام نحن الثلاثة على الأغلب؟ |
| Egeria hakkındaki gerçeklerin ortaya çıkmasının tretonin konusundaki çalışmalarımızı etkilemesi imkansız. | Open Subtitles | الكشف عن وجود إيجيريا لا مجال أن يؤثر على تحليلنا "للتريتونين"ِ |
| O çocukların bir ay içinde savaş görevine hazır olmalarının imkanı yok. | Open Subtitles | لا مجال هنا لهولاء الأطفال كي يصبحو مستعدين للمهام القتالية خلال شهر |
| Sen de söyledin Will. Büyü çok güçlü. Bundan dönüş yok. | Open Subtitles | لقد قلتيها بنفسك , يا ويل, السحر قوياً جداً لا مجال للعودة منه |
| - Bu senin son şansın. Bundan sonra, geriye dönüş yok. | Open Subtitles | هذه فرصتك الأخيرة بعد تناول هذه لا مجال للتراجع |
| bu sadece senin çok uzaklara gittiğini ve Asla geri dönmeyeceğini düşündükleri içindir. | Open Subtitles | فهذا يعني أنك تظنه ضاع تماماً و لا مجال لعودته |
| Ama bir kere buraya çıkarsan ne pahasına olursa olsun kazanmak ve Asla kaybetmemek zorundasındır ve ancak daha sonra arenadan inmeyi seçebilirsin. | Open Subtitles | لكن عندما تكون بالأعلي يجب أن تفوز لا مجال للخسارة لكن يمكنك أن تختار ألا تكون هنا |
| O kadar berbat ki, neyin berbat olduğunu anlatmaya başlamanın yolu yok. | Open Subtitles | إنها سيئة للغاية، لا مجال لنفسّر السيء فيها |
| Hiç yolu yok! Evine dön pis çekik göz! Tanrım! | Open Subtitles | لا مجال إذهب إلى البيت ايها الرأس المائل اللعنة |
| İmkânı yok. Bu ikinci içkim ve hâlâ çarpmadı. | Open Subtitles | آه، لا مجال إن هذا شراب يالثابي ولم يحصل لي شيء |
| Annem ile oldukça yol kat ettik ama dinî olmayan bir okul masraflarını karşılamasının imkânı yok. | Open Subtitles | أمي وأنا قطعنا شوط طويل في علاقتنا هذه السنة لكن لا مجال أن تدفع لارسالي لمدرسة علمانية |
| Hayalet gemi gibi gidiyor. Hareket ettiğini hissetmek mümkün değil. | Open Subtitles | ـ المركبة تتحرك ، إنني أشعر بذلك ـ لا مجال لا يمكن ذلك |
| Yani eğer şimdi koşarsam, sana zarar vermem mümkün değil, değil mi? | Open Subtitles | لذا فلو جريت لا مجال بأن أهزمك,صحيح؟ |
| Yok, yok, Hayatta olmaz! | Open Subtitles | لا، لا، لا، لا مجال |
| Mecbursun. Aksi söz konusu bile Olamaz. Cenazeye gitmen şart. | Open Subtitles | يتحتّم عليك ذلك، لا مجال للسؤال، يجب أن تحضر الجنازة. |
| Hayır, spor salonunda çantasında iki yüz bin dolarla dolaşması imkansız. | Open Subtitles | لا, لا مجال لتتجول في قاعة المدرسة الرياضية وهي تحمل 200ألف دولار في حقيبتها. |
| Uluslararası bankacılık kanunları gereği hesap sahibini bulmamızın imkanı yok. | Open Subtitles | ونظراً لقوانين المصرفة الدولية لا مجال لتحديد من يملك الحساب |
| Tamam. Bu yersiz bir yolu yoktur anlamına gelir söylüyorsun? | Open Subtitles | حسناً ، هل أنت تقولين أنه لا مجال لنا للخروج من هنا ؟ |
| El sallıyor, ama ona ulaşmama imkan yok. | Open Subtitles | و تلّوح لنا لكن لا مجال للوصول إليها على الأقل, ليس بالنسبه لىّ |
| Kaçacak yerin yok. Salakça bir şey yapayım deme. | Open Subtitles | لا مجال للهرب لا تكن غبيا |