"لا يحبّ" - Translation from Arabic to Turkish

    • sevmez
        
    • sevmiyor
        
    • hoşlanmıyor
        
    • sevmediğini
        
    • hiç hoşlanmaz
        
    • sevmeyen
        
    • şekilde olmaz
        
    Ve sen bütün yeşil olanları içinden çıkarın çünkü yeşilleri hiç sevmez. Open Subtitles ويمكن أن تختار كلّ الواحد الخضراء ' سبب هو لا يحبّ الواحد الخضراء.
    Tanrı'nın Kelamını dinlerken küfretme. Tanrı böyle şeyleri sevmez. Open Subtitles لا أحد يحاول للإستماع إلى هذة الكلمة الرب لا يحبّ ذلك
    - Ama yalnızca şeyi sevmiyor... - Anne, bunu duymak istemiyorum Open Subtitles لكن هو فقط لا يحبّ أمى، أنا لا أريد أن أسمع هذا
    Kendi televizyonu var, ama ağır işitiyor ve geceleri işitme cihazını takmayı sevmiyor. Open Subtitles لديه تلفزيونه الخاص لكنّ سمعه ثقيل وهو لا يحبّ وضع سماعات أذنه في الليل
    Yeni yoldaş istihbarat şefi eski yöntemlerden hoşlanmıyor. Open Subtitles الرفيق القائد الجديد لا يحبّ الطرق القديمة.
    Maç seyretmeyi sevmediğini söylerse, seninle yatmak istiyordur. Open Subtitles إذا ادّعي بأنّه لا يحبّ متابعة الرياضة فهو يحاول النوم معك
    Adamım kendinden bahsedilmesinden hiç hoşlanmaz. Yani nereli falan olduğunu sorman gibi. Anlaştık mı? Open Subtitles رجلي لا يحبّ التحدّث عن نفسه من أين أتى, وتلك الفوضى
    - Şu ketçap sevmeyen adam. Open Subtitles هذا هوَ الزميل الذي لا يحبّ قنـاني الصلصة
    Çalıştığım insanlar, nakitle çalışmayı sevmez. Hamallık oluyor. Open Subtitles لا يحبّ القوم الذين أعمل لحسابهم التعامل بالأوراق النقديّة فهي كبيرة جدّاً
    - Ordan kaçabildiniz mi? - Babam Washington'ı pek sevmez. Open Subtitles -أنت محظوظٌ بخروجك منها أبي لا يحبّ واشنطن
    Babam bir başkasının, arabasını kullanmasını sevmez. Open Subtitles لا يحبّ أبي أن يقود أحد آخر سيارته.
    Para, soru sorulmasını sevmez. Open Subtitles المال لا يحبّ أن تطرحي الأسئلة
    Oluşan çekime ve tüm hepsine rağmen bir tapas restoranında, paylaşmayı sevmiyor. Open Subtitles بسبب ارتفاع نسبة الإصابة بالعدوى لا يحبّ المشاركة (في مطعم للـ (تاباس
    Bay Tavşan dönen makinaya girmeyi sevmiyor. Open Subtitles السّيد " أرنب " لا يحبّ أن يوضعَ في الآلة الدوارة
    Esmer şekerden hoşlanmıyor musun? Open Subtitles أنت هل لا يحبّ ذلك السكّر الأسمر؟
    Sanırım polislerden hoşlanmıyor. Open Subtitles يبدو أنّه لا يحبّ الشرطة
    Bence o kadınlardan hoşlanmıyor. Open Subtitles لأني أعتقد أنه لا يحبّ النساء
    Resimlere bilgisayarda bakmayı sevmediğini söyledi. Open Subtitles قال أنّه لا يحبّ النظر إلى صوره على شاشة الحاسوب.
    Ne olduğunu bilmiyoruz belki ama çitlerimizi sevmediğini biliyoruz. Open Subtitles لا نعرف ماذا يكون لكنّنا نعرف أنّه لا يحبّ أسوارنا
    İşaret fişeğinden hiç hoşlanmaz. Artık her şeyi o yapamıyor. Open Subtitles إنّه لا يحبّ الإبحار بعيداً
    - Simon konuşmaktan hiç hoşlanmaz. Open Subtitles - سايمون لا يحبّ الكلام.
    Ortalığın kirlenmesini sevmeyen bir. Open Subtitles شخص لا يحبّ الفوضى.
    Bu şekilde olmaz. Open Subtitles لا يحبّ هذا.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more