| İki demiryolunun nerede birleştiği Amerikan halkının umurunda değil sadece birleşmeleri umurunda. | Open Subtitles | لا يهتم الأمريكيون أين تلتقي السكتين، فقط يهتمون بأمر إلتقائهما لا بالمكان. |
| Afrika Don King'in umurunda değil. O Herbert'ten daha beter. | Open Subtitles | دون كينج" لا يهتم بأفريقيا " "إنه أسوأ من "هيربيرت |
| İstediğini istediği zaman yapıyor ve kimin hayatını etkilediğini umursamıyor. | Open Subtitles | انه يفعل ما يريد حينما يريد و لا يهتم بمن ستؤثر هذه الافعال على حياته |
| Beş dakika önce ne dediğini ya da ne yaptığını umursamaz. | Open Subtitles | إنه لا يهتم إطلاقاً بما قلتَه أو فعلتَه منذ خمس دقائق |
| Tv'leri nerden bulacağımız umrunda değil, yeter ki orda olsun. | Open Subtitles | هل يجب أن يعرف أسمائنا ؟ أنه لا يهتم بهذا |
| Biliyor musun onunla senin arandaki farkı, o para için hayatını önemsemiyor, ama sen maaş için koltuğundan bile kalkmıyorsun. | Open Subtitles | تعرف الفرق بينه وبينك إنه لا يهتم بالحياة مقابل المال لكنك لا تنهض حتى من مقعدك إلا من أجل الراتب |
| Afrika Don King'in umurunda değil. O Herbert'ten daha beter. | Open Subtitles | دون كينج" لا يهتم بأفريقيا " "إنه أسوأ من "هيربيرت |
| Hazzard onun umurunda değil. Buraya gelmek için para alıyor. | Open Subtitles | انه لا يهتم لهازارد لقد دفع له ليتواجد هنا |
| Babasının ne düşündüğü umurunda değil gibi davranıyor ama öyle olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | انا اعنى , انة يتصرف كما انة لا يهتم بما يعتقدة والدة لكننى اعرف انة يهتم |
| Onlar yarın geliyor ve pazarın onun masum olup olmadığı umurunda değil. | Open Subtitles | سيأتون في الغد و سوق العمل لا يهتم إن كانت بريئة أم لا |
| Arkadaş olmak umurunda değil ama zaten arkadaşı yok. | Open Subtitles | .. لا يهتم بصنع صداقات ولكنه يتقدم بالقضية |
| Çoğunuzun umurunda değil ister yaşamak veya ister ölmek, bu yüzden sizler seçildiniz. | Open Subtitles | معظمكم لا يهتم سواءاً عاش أم مات ولهذا تم إختياركم |
| Sanki o, doğumgünleri hafta sonunda olan insanların doğumgünü pastalarını almamızı umursamıyor gibi. | Open Subtitles | هو مثلاً لا يهتم بمتى ينبغي لنا الحظي بالكعكة لمن أعياد ميلادهم في عطلة الأسبوع |
| İyi ya da kötü olmasını umursamıyor, sadece yapıyor. | Open Subtitles | لا يهتم اذا كانت جيدة او سيئة, فقط يقوم بها |
| Üzerindeki çakma süvetere bak. Sahteyle orijinal arasındaki değeri umursamaz bir tipi var. | Open Subtitles | انظر لسترة المُصمّم المُقلّدة تلك، إنّه لا يهتم حول الفرق بين الحقيقيّة والزائفة. |
| Evet, çılgınca biliyorum ama vücudunuz bir molekülün kâğıt üzerinde neye benzediğini umursamaz. | TED | أعلم أن ذلك قد يبدو جنوناً ولكن جسمك لا يهتم بشكل الجزيء الذي يبدو عليه على الورق |
| Bu çocukların çoğu kendi kendilerine bakıyor ve kimsenin de umrunda değil gibi. | Open Subtitles | الكثير من هؤلاء الأطفال يحتاجوا الدفاع عن انفسهم و لا يهتم احد بهم |
| Beni önemsemiyor. Doktorum bile olmak istemiyor. | Open Subtitles | إنه لا يهتم لأمرى هو حتى لا يريد أن يصبح طبيبى |
| Sheldon parasını ne zaman geri ödeyeceğini önemsemez. | Open Subtitles | أنت تعلمين بأن شيلدون لا يهتم متى سترجعين نقوده |
| Ve sen de istenmemiş teklifini gerçekten umursayan birine yöneltmeyi düşünmen gerekebilir. | Open Subtitles | وأنت تأخذ في الاعتبار نصيحتك الغير مرغوب فيها لشخص ما في الحقيقة لا يهتم لها |
| Sevgili Piskopos'unuz, değerli katedralinize zerre kadar önem vermiyor. | Open Subtitles | إن أسقفك العزيز لا يهتم ولو بمثقال ذرة لكاتدرائيتك الغالية |
| Her gün kendi kıçını kollarken, diğer insanları hiç umursamayan... birine dönüştün sen. | Open Subtitles | شخصاً ما مهتم فقط بفكرة الناس الذي لا يهتم للشخص الذي يدعمه كل يوم |
| Bak, o sihirli korumak umurunda bile değil. | Open Subtitles | انظر ، هو لا يهتم بحماية السحر كل ما يهمه هو |
| Şerif bunu umursamıyorsa biz neden umursayalım? | Open Subtitles | مادام أن العمده لا يهتم إذا لماذا نهتم ؟ |