| Yani Çinli patronun gönlünü yapmak için bir sebebin var. | Open Subtitles | لديك سبب إذاً لإبقاء القائد الصيني سعيداً |
| Bizi buraya kadar getirttiğine göre, iyi bir sebebin olmalı, Harold. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون لديك سبب وجيه لسحبنا إلى هنا، هارولد |
| Onu öldürmek için bir sebebiniz olduğu dün gece ortaya çıktı. | Open Subtitles | هل كان لديك سبب وجيه جدا لقتلها كما اكتشفت الليلة الماضية |
| Senin hayatını mahveden bir adamın ölmesini istemen için bir sebebin vardır. | Open Subtitles | لديك سبب مقنع لتتمنى موت الرجل الذي حطّم حياتك |
| Belli ki Phil'le beni ayrı tutmak için geçerli bir nedenin var. | Open Subtitles | من الواضح، أن يكون لديك سبب جيد للحفاظ على فيل وأنا على حدة. |
| Erkeğimin şehvetli poposunu almak için iyi bir nedenin vardır umarım. | Open Subtitles | من الأفضل لك أن يكون لديك سبب لأخذ مؤخرة رجلي الرائعة |
| - Seni arıyoruz. - İyi bir nedeniniz olsa iyi olur! | Open Subtitles | نحن نبحث عنك من الأفضل أن يكون لديك سبب جيد |
| bir sebebi var gibi geliyor. Tıpkı bizi buraya çektiği gibi. | Open Subtitles | يبدو أن لديك سبب وكأن ذلك حدث لإحضارنا هنا |
| Beni görmek için haklı bir sebebin var mı, yoksa benden bilgi almak için sıkıştırmaya mı geldin? | Open Subtitles | هل لديك سبب شرعي لرؤيتي، أو أنتَ هنا لإستخراج المعلومات منّي؟ |
| Ona elektroşok tedavisi gerek. Ona kızgın olmak için çok sebebin var, ...sana geçen bozuk değerleri mesela. | Open Subtitles | إنها تحتاج علاج بالصدمة الكهربائية لديك سبب وجيه لتغضبي منها |
| Borç verene üzülmek için iyi bir sebebin var. | Open Subtitles | إذن بيدو أن لديك سبب واضح للغضب من مستلم الضرائب |
| Yani, yapmamak için çok da bir sebebin yok ama. | Open Subtitles | اعني, انا اعلم انه ليس لديك سبب لكي لا تفعلي |
| Ve böylece, beni suçlayıp kovmak için bir sebebiniz olacak. Kapı dışarı! | Open Subtitles | ..في الحقيقه لا أحد يستطيع وعدنها سوف يكون لديك سبب |
| Umarım burada bulunmak için çok iyi bir sebebin vardır. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون لديك سبب مقنع للتواجد هنا |
| Karın kredi kartı borçlarını ödemek istediğinde bana ödeme yapmak için bir nedenin var artık. | Open Subtitles | الآن لديك سبب وجيه لتدفع لي عندما تريد أن تسدد البطاقات الائتمانية |
| Eğer bu işe gireceksen iyi bir nedenin olsa iyi olur. | Open Subtitles | لو كنت ستتدخل في الموضوع يجب ان يكون لديك سبب جيد |
| Bana güvenmek için hiç bir nedeniniz olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | وأنا أعرف بأنه ليس لديك سبب مطلقا للثقه في |
| En azından bu kez uzun uyumanın bir sebebi var. | Open Subtitles | على الأقل لديك سبب للنوم متأخرا |
| Sizden herhangi birinin şüphelendiğini düşündürecek bir neden yok muydu? Hayır. | Open Subtitles | هل لديك سبب للاعتقاد أن أى شخص مرتاب بكى ؟ |
| Biriyle yatma ihtimalin olsaydı... o zaman heyecanlı olmak için nedenin olurdu. | Open Subtitles | إذا كان هناك فرصة لك في الحقيقة هيا ابدء ومن ثم يجب أن يكون لديك سبب لعصبيتك هذه |
| Tüm kariyerini sisteme kafa tutarak geçirdin. Hep haklı sebeplerin vardı. | Open Subtitles | أمضيت مسيرتك المهنية بأسرها تعمل خارج النظام، لطالما كان لديك سبب مقنع |
| İçeri girdiğimiz gibi bizi öldürebilirdiniz ama. Bunun bir sebebi olmalı. | Open Subtitles | وسعك قتلنا لدى دخولنا، حتمًا لديك سبب. |
| Umarım burada olmamızın iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | يجب أن يكون لديك سبب مقنع لنا لوجودك هنا |
| Kendini paralaman için bir sebep yok. | Open Subtitles | ليس لديك سبب مقنع لتعذيب نفسك والآن اشرب حليبك وتعال للسرير |
| Eğer bunu sana söylersem, dergiyi almak için hiçbir nedenin kalmaz ki. | Open Subtitles | و إذا أخبرتك فلن يكون لديك سبب لتشتري المجلة |