| Veri izleyicimiz biraz geride kaldı, Bu yüzden bu bilgilere giriş yapamadık. | Open Subtitles | تتبع بياناتنا متأخر قليلاً لذا لم نتمكن من الدخول على هذا التقرير |
| Her ikisi de saygımı hak etmiyordu Bu yüzden benden saygı görmediler. | Open Subtitles | ولا أي من هؤلاء الرجال أستحق إحترامى , لذا لم يحصلوا عليه |
| Ona sürpriz yapmak istiyordum, Bu yüzden gelmeden önce aramadım. | Open Subtitles | لقد اردت مفاجاتها لذا لم اتصل بها قبل ان اتي |
| Hala komada. Kimse konuşmuyor, O yüzden bir gelişme yok. | Open Subtitles | ما زال هناك، أحداً لم يتكلم، لذا لم تحدث جلبة |
| Onları korkutmak istemedim, O yüzden senden hiç bahsetmedim, lütfen yapma. | Open Subtitles | لم أرد إخافتهم، لذا لم أخبرهم عنك. لذا رجاءاً لا تفعل |
| Sürekli maske takıyorlardı ya da gözümü bağlıyorlardı O yüzden yüzlerini hiç görmedim. | Open Subtitles | لقد كانوا يلبسون اقنعه دائماً او يعصمون عيناي لذا لم ارى اي منهم |
| Ben çoktan yazdım ama adını yanlış yazmışsın Bu yüzden kabul etmediler. | Open Subtitles | لقد كتبت لهم واحدة، لكنك أخطأتَ في كتابة إسمكَ، لذا لم يقبلوها. |
| Ki o da bozuk, Bu yüzden o rahatlatıcı sesi de duyamayacaktım. | Open Subtitles | والذي لا يعمل أيضاً لذا لم أكن لأحصل على صوت الخلط المُرضي |
| İşte Bu yüzden sana söylemedim çünkü bilmeye hakkın yoktu. | Open Subtitles | لذا لم يتوجب علي إخبارك لأنك لم تملكي الحق بالمعرفة |
| O yüzden doğa uykuya karşı bir güvenlik önlemi oluşturmadı ve Bu yüzden de yetersiz uyuduğunuzda her şey çok çabuk ortaya çıkıyor, hem beyinde hem de vücutta. | TED | لذا لم تطور شبكة حماية، ولهذا السبب إذا كنت لا تنام بشكل كافٍ، فإن الأشياء ستنهار داخل عقلك وجسمك على السّواء. |
| Yine de onları zorlayamazlardı, Bu yüzden sorun devam etti. | TED | لكن لم يكن باستطاعتهما إجبارهم لذا لم يتغير شيء. |
| Çok pahalı bir yöntem. Bu yüzden, insanlara mesaj gönderme | TED | لذا لم يكن هناك الكثير من المنافسة هكذا أنتم تصلون للناس |
| Bu yüzden artık başım dik dolaşabilirim. | Open Subtitles | لذا لم يعد عليّ القلق حيال شعوري بالخجل. |
| Dine düşkün bir insan değilim, O yüzden ayinlere gitmedim. | TED | وأنا لست شخصاً متديناً لذا لم احضر الشعائر. |
| Ters olan Lincoln resminde, gözler ve ağız aslında yukarı bakıyor. O yüzden bir gariplik fark etmedin. | TED | في الصورة المقلوبة لوجه لينكولين الفم والعينان كانا في الواقع مقلوبين بشكل صحيح، لذا لم تلاحظ أي شيء خارج عن المألوف. |
| Sonra da annem beni eve almadı, O yüzden bulamadım. | Open Subtitles | ثم طردتنى امى من المنزل لذا لم اجد الرقم |
| Annemle babamın bütün akrabaları ölmüştü, O yüzden kimsemiz yoktu. | Open Subtitles | كل أقرباء أمى و أبى ماتوا لذا لم يبقى أحد سوانا |
| O yüzden kapıyı açamadım. İtfaiyeyi aramak için arabama koştum. | Open Subtitles | لذا لم يكن في مقدوري فتح الباب وركضت إلى سيارتي لطلب المساعدة |
| - Ki eminim bunu zaten hatırlarsın. O yüzden buna gerek.. | Open Subtitles | و بنظرتي في وجهك عرفت أنك بالتأكيد ستتذكرين هذه الصورة لذا لم يعد لي حاجة إليها |
| Elle yazma ve fotokopi, Bu yüzden hiç bir kayıt bulamadık, online bile değildi. | Open Subtitles | مكتوبة بخط اليد ويتم تصويرها ضوئياً لذا لم نجد أي سجلات عنها ، ولا حتى على الشبكة |
| Hayır olmadı, o konuda çok şanslıydım. | TED | سيرينا: لا، لقد كنت محظوظة جداً، لذا لم أصب بالإعياء. |