| İlk bakışta, ona daha fazla replik vermiyorum diye canıma okudu. | Open Subtitles | أول نظره هى كلمتنى بشكل سىء لعدم التحدث عن دورى أمامها |
| Ve kuşatma bitmeden ihtiyaç olmasın diye dua etmeniz gereken şeyler. | Open Subtitles | وأشياء عديدة عليك أن تصلي لعدم اللجوء إليها قبل زوال الحصار |
| Ayrıca üç özlü söz de ekledik çünkü ilk genomda sadece eserimizi imzalayıp daha derin birşeyler söylemediğimiz için eleştirilmiştik. | TED | وأضفنا ثلاثة اقتباسات لإنه في الجينوم الأول تم انتقادنا لعدم محاولة قول شيء أكثر عمقا عن مجرد التوقيع على العمل. |
| Diğer kültürlerde, insanlar hiç etkileşmemek için alışılmamış şekilde uzağa gidiyorlar. | TED | في الثقافات الأخرى، يذهبُ الناس إلى مدى استثنائي لعدم التفاعل إطلاقًا. |
| Adamın bir fotoğrafının bile elinizde olmamasının bir nedeni var. | Open Subtitles | لكن هُناك سبب لعدم حصولكم حتى على توقيع من الرجل |
| Eminim yanınızda olmadığı için çok geçerli bir nedeni vardır. | Open Subtitles | أنا متأكّد أن هناك سبب جيد جدا لعدم وجوده معك. |
| Öyleyse, 342 numaralı odayı bana vermemeniz için bir neden göremiyorum. | Open Subtitles | فى هذه الحالة لا ارى سببا لعدم حصولى على هذه الغرفة |
| Sıcak çikolata sipariş ettim diye benimle alay etmediğin için sağ ol. | Open Subtitles | شكراً لعدم السخرية مني لطلبي شوكولاته ساخنه وحاولي الدخول إلى الفيس بوك |
| Bak sakın sakın o araba doğru düzgün çalışmıyor diye babamı suçlama! | Open Subtitles | إياك أن تجرؤ، إياك أن تجرؤ على لوم والدي لعدم عمل السيارة |
| İnanmıyorum diye ahlaksız olacak ya da suç işleyecek değilim. | Open Subtitles | وهو لا يعني أنني سأكون عديمة الأخلاق أو أرتكب جرائم لعدم إيماني بالرب |
| çünkü gitmesi gereken yere gitmesi için tasarlanmış. Amacı bu. | Open Subtitles | لأنه مصمّم ليفعل ما جُبل لعدم فعله هذا هو المهم |
| Menüyü bile okuyamıyor çünkü yaşadığı yerde siyahilerin gittiği okul yok. | Open Subtitles | لا يستطيع قراءة قائمة الطعام لعدم وجود مدرسة للزنوج حيث ترعرع. |
| İyi ki mahkemede hiç karşıma çıkmadın, özellikle de, bu gecelikleyken. | Open Subtitles | أنا سعيد لعدم مواجهتك في المحكمة خصوصا بثوب النوم الأسود هذا |
| Hakkında konuşulacak müvekkillerin olmamasının bir sonucu daha var. | Open Subtitles | هناك نتيجة وحيدة لعدم حصولك على موكلين لتدافع عنهم |
| Böyle bir riski almanın tek nedeni olmalı onu riske atmanın. | Open Subtitles | فى الحلقات السابقة يوجد سبب واحد فقط لعدم قيامك بهذه المخاطرة |
| Ama bilgileri dışarı çıkarmada kullanamamamız için bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | لكنني لا ارى أي سبب لعدم المقدرة على إزالة المعلومات |
| İtaat etmediğim için özür dilerim. Söylediğin an çalışmayı bırakmalıydım. | Open Subtitles | آسفة لعدم أمتثالي للأوامر كان يجب أن أوقف العمل فوراً |
| Onların hayatındaki yoksulluk ve taze su olmaması tek sıkıntıları değil. | Open Subtitles | ليس بسبب الفقر الذي بحياتهم و لا لعدم توفر الماء النظيف |
| Daha erken gelemediğim için beni bağışla. Büyük bir şok. | Open Subtitles | يجب ان تسامحينى لعدم حضورى سريعا يا لها من صدمة |
| Söylemememin bir diğer sebebi insanların, bana şu anda baktığın gibi bakacaklarını bildiğimden. | Open Subtitles | سبب آخر لعدم إخبارك هو معرفتي أن الناس سينظرون إلي كما تنظر الآن |
| Geçen ay yalnızca 3 ceza kestiler ve sadece dur levhasına dikkat etmediğin içindi. | Open Subtitles | فقط ثلاث مخالفات الشهر الماضي لعدم الالتزام بإشارة المرور |
| Eldridge'in annesiyle aramızda olanları anlatmadığımdan dolayı özür dilemek istiyorum. | Open Subtitles | ما اريده هو ان أعتذر لعدم إخبارك عن ام إلدريدج |
| Ve hiçbir şey yapmadığınız için bunun sorumlusu siz olacaksınız. | Open Subtitles | وأنه سيكون على رأسك لعدم قيامك بأي شيء حول ذلك |
| Son zamanlarda Planet'daki çılgın şeyler yüzünden etrafta olamadığım için üzgünüm. | Open Subtitles | آسف لعدم مجيئي مؤخرا لكن الأمور كانت مربكة في الكوكب |