| Peki, sorun değil. Çin Mahallesinde olanlar için özür dilemeye geldim. | Open Subtitles | إسمع, لقد جأت فقط للإعتذار عن ما حدث في الحي الصيني |
| Ama gerçekten hak etmeyen birinden özür dilemeye razı mısın? | Open Subtitles | لكن أأنتِ مُستعدّة للإعتذار لشخص ما لا تستحقّ ذلك حقاً؟ |
| özür dilemek için tokalaştıktan sonra elimi sildiğim gaziyi aradık. | Open Subtitles | لقد اتصلنا بالجندي الذي مسحتُ مُصافحته في وقتٍ سابق للإعتذار. |
| özür dilemek için geliyorsan, istemez. Çok teşekkür ederim ama olmaz. | Open Subtitles | و إذا اتيت للإعتذار فلا و شكرا لك شكرا جزيلا و لكن لا |
| Ama günler sadece dünleri açar, ve ben anladım ki-- Özür dilemene gerek yok. | Open Subtitles | لكن الطقس تحسن أمس فقط وإعتقدتُ أن لا حاجة للإعتذار |
| Bir kuruluşun öğle yemeğinde toplum içinde özür dileme imkânına sahip olmuştu. | TED | وقد أتيحت له فرصة للإعتذار بشكل علني في مأدبة غداء للمؤسسة. |
| Özüre gerek yok. Hepimiz aynı durumdayız. | Open Subtitles | لا حاجة للإعتذار كلنا خائفون هنا |
| Bu hakikaten harika bir özellik ve bunun için özür dilemen gerekmez. | Open Subtitles | و هذه فعلا سيماء باهرة ، و لست مضطرا للإعتذار من أجلها |
| Aslında, her şey için özür dilemeye gelmiştim. | Open Subtitles | في الحقيقة ، أنا كنتٌ فقط آتي للإعتذار عن كل شيء |
| özür dilemeye hazır olduğunda, ben de dinlemeye hazırım. | Open Subtitles | عندما تكون جاهزة للإعتذار أنا جاهزة للاستماع |
| özür dilemeye geldim ve beni durduran siniri bırakmaya. | Open Subtitles | أتيت للإعتذار والتخلي عن الغضب الذي كان يقيدني |
| Beni dolabında sakladığın için özür dilemeye mi geldin? | Open Subtitles | إذن، أأنت هنا للإعتذار لتخبئتي في خزانتك؟ |
| özür dilemek için hazır olduğunda yemeğe inebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك النزول للعشاء ما إن تستعد للإعتذار إلى أختك |
| Sizinle görüşemediğinden özür dilemek için 6:15'te aradı | Open Subtitles | نعم ، لقد إتصل الساعة 6.15 للإعتذار عن أنه غير قادر على الإجتماع بك |
| "Senden özür dilemek için binlerce yol düşündüm." "Fakat sanırım birini seçmem gerekiyor." | Open Subtitles | لقد فكرت بعدة طرق للإعتذار و لكنني لا بد أن أصل لطريقة |
| Mükemmel. Artık Özür dilemene gerek yok. Sadece benden uzak dur. | Open Subtitles | ممتاز , لا داعي للإعتذار .. فقط ابقى بعيداً عني |
| Özür dilemene gerek yok. | Open Subtitles | بشأن الأمهات البديلات لا . لست مضطرة للإعتذار |
| - Özür dilemene gerek yok. | Open Subtitles | عندما كنت عاجزة عن تذكرك. لستِ مضطرة للإعتذار. |
| Bunu söylemek için dolambaçlı yolları seçiyorum ama kendimi köşeye sıkışmış ve son zamanlarda alçalmış hissediyorum ve bu tabancayı, benim özür dileme biçimim olarak kabul edersen çok memnun olurum. | Open Subtitles | إني سأتمادى كثيراً وأقول هذا أشعر بالضيق ، و بالشكّ الصريح وسأُسرّ لو قبلت هذا المسدّس كطريقتي للإعتذار |
| Özüre gerek olmayan bir şey için özür dilemiyorsunuz. | Open Subtitles | -لا تعتذر, أنت لست بحاجة للإعتذار |
| Onu sana tanıştırıp özür dilemen için bir şans vermek istiyorum. | Open Subtitles | وأودّ أن أقدّمها إليك وأعطيك فرصة للإعتذار |
| Onların adına Özür dilemenize gerek yok, Albay. | Open Subtitles | لا يوجد داعي للإعتذار نيابة عنهم كولونيل |
| Sorun değil. Özür dilenecek birşey yok. Umurumda değil. | Open Subtitles | لا تقلق , ليس هناك شيء يدعو للإعتذار , أنا لا أمانع |
| Bana sorarsan Özür dileyecek birşeyimiz yok. | Open Subtitles | إذا سألتني، فليس لدينا أي شيء للإعتذار عليه |