| Sık, sık onu görmeye gelen biri vardı. Bir Japon lokantasına balık satıyordu. | Open Subtitles | كان هنالك زبون يأتي لرؤيتها دائما, و يعمل كمزود للسمك في مطعم ياباني |
| Ama bana bir iyilik yap, biraz şarap içip de elle balık yakalamacadan sonra eski karınla uyuyakaldığını anlatma. | Open Subtitles | لكن اسدي لي خدمة ولا تخبرها أنك شربت النبيذ ونمت مع زوجتك السابقة أثناء مشاهدة اصطياد هيلـبيلي للسمك بيده |
| Büyük bir Tokyo balık marketi işleten küçük yaşlı adam. | Open Subtitles | رجلٌ مسنّ كان يدير مطعماً صغيراً قرب متجر طوكيو للسمك |
| Az önce insan yiyen balıklara yedirdiğin adam çok teşekkürler. | Open Subtitles | الرجُل الذي أطعمته للسمك الآكل للحوم البشر، شكراً جزيلاً لك |
| Ve bir ada gibi barınak sağlıyor ancak uçan Balıklar için değil, yumurtaları için. | Open Subtitles | وجزيرة كهذه تزوّد الملجأ، ليس للسمك الطائر، وإنما لبيضهم. |
| Sanırım caddenin karşısında kız kardeşimin evinin karşısında oturan adamın balığa allerjisi var. | Open Subtitles | أعتقد الرجل الذي يعيش عبر الشارع بالقرب من اختي حساس للسمك |
| AT: Her gün balık yiyoruz, dünyada en fazla balık tüketen biziz. Fazla hayvanımız yok, dolayısıyla | TED | أنوتي: حسنا، نحن نأكل السمك كل يوم، كل يوم، وأعتقد بأنه لا شك بأن معدل استهلاكنا للسمك هو على الأرجح الأعلى في العالم. |
| Düzenleri tamamen ayarlanmış durumda, böylece gerçekten büyük miktarda balık topluyorlar. | TED | يتم تكوين جميع التشكيلات بحيث يمكن للسمك أن يتجمع بشكل أوسع بكثير. |
| O zaman o cadı balık tuttuğumuz için tek bir kelime edemez. | Open Subtitles | وحينها لن تتفوه تلك الساحرة بشيء حول صيدنا للسمك |
| Olimpiyat yüzücülerindeki balık DNA'sına ilişkin deneylerin detayları. | Open Subtitles | تفاصيل تجارب الجينات الوراثية للسمك عل سباحين الأولمبيات |
| Tatlı olduğu kadar tehlikeli kelimelerle sudan çıkmış bir balık gibi hissedecek. | Open Subtitles | بكلمات أعذب وأخطر من الطُعْم للسمك أو زهرة النفل للخراف |
| Sharkboy'u ilk kez, bu yaz balık tutarken gördüm. | Open Subtitles | أول مرة قابلت فيها الفتى القرش أثناء صيدى للسمك فى بداية الصيف |
| Algtan (Deniz yosunu sınıfından bir bitki türü) anladıgım kadarıyla, oldukça uzun bir süredir balık yemi olmuş. | Open Subtitles | حكماً بالنسبة للطحالب فإنه كان غذاءً للسمك لفترة من الوقت |
| - balık ve vahşi yaşam sağolsun. | Open Subtitles | شكراً للسمك و للحياة البرية أغلب ذئاب البراري في هذه المنطقة لديها |
| Tıpkı balıkların resifleri koruduğu gibi mercanlar da balıklara evler ve saklanacak yerler sunar; | Open Subtitles | كما السمك يحمي الشعبة المرجانية المرجان يعرض البيوت والمخابيء للسمك |
| dokunduğu her şeyi bozar. Buradaki balıklara neler olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | ،إنه يفسد كل ما يلامسه أتعلمين ما الذي حدث للسمك الذي يعيش هنا؟ |
| Resif ufak balıklara korunak oluyor fakat kral balıkları hâlâ açıkta. | Open Subtitles | تزوّد الشعاب المرجانية المأوى للسمك الأصغر، لكن تظلّ أسماك جاك مكشوفة. رغم ذلك، قد تكون هذه فرصة |
| İki tanesinin kiralanması için gerekli şartları bir öğren bir tanesi Balıklar, diğeri de bize gerekli nakit parayı taşımak için. | Open Subtitles | و معرفة المزيد عن استأجرهم واحده للسمك و الاخرى لحمل المال اللازم لاحتاجه |
| Bunlar ve bunlarla işbirliği yapan minik hayvanlar, karşılığında Balıklar için yiyecek sağlıyor. | Open Subtitles | هاته، والحيوانات الصغيرة ،المتصلة بهم يوفرون الغذاء للسمك |
| Her ikisi de, eti parçalamak için mükemmel bir gagaya ve balığa zıpkın gibi saplanacak pençelere sahiptir. | Open Subtitles | لدى كلاهما منقاراً تام للتقطيع ومخالب تعمل كرماح للسمك |
| Sana bir kere yapmıştım, sende 'Tanrı balıkların öyle olmasını istememiş' demiştin. | Open Subtitles | لقد أعددتها لك من قبل وقلت أن هذه ليست الطريقة التى يريد الله للسمك أن ينتهى بها |
| Hamsi, Alaska İri Mezgiti, Atlantik Ringa balığı hepsini avlıyoruz. | Open Subtitles | ونفزره لاحقا اعتمادا على قيمة السوق للسمك التاج البيروي، والظين الآلاسكي، والتق الأطلسي |