| Steve beni Philadelphia'nın en seçkin ve en pahalı restoranlarından birine davet etti. | TED | دعاني 'ستيڤ' رجل المعلوميات لواحد من تلك المطاعم الفاخرة باهضة الثمن. |
| O beş dolarla, barınaklarımızdan birine verildiğinde, günde yedi kişinin karnı doyabilir. | TED | ونفس الـ5 دولارات، إن أعطيتها لواحد من مآوينا يمكنها إطعام 7 أشخاص في اليوم، |
| Büyük mağazalardan birine gittik ve ben kayboldum. | Open Subtitles | ذهبنا لواحد من تلك المحلات الكبيرة,وقد تُهت منها |
| Bu insanların üçte birinin başına geliyor ve benim başıma geldi. | TED | يحدث لواحد من كل ثلاثة، وهذا ما حدث لي. |
| Bu bizim en yakın komşu yıldızlarımızdan birinin Hubble Uzay Teleskobu ile çekilen resmi. | TED | تلك الصورة لواحد من أقرب النجوم المجاورة لنا ألتقطت بالتيليسكوب الفضائي هابل. |
| Gelin, sizi üniversitenin önde gelen bağışçılarından biriyle tanıştırayım. | Open Subtitles | هيا, دعوني أقدمكم لواحد من متبرعيّ الجامعة الكبار |
| Eğer yeniden doğuş ayinlerimizden birine katılsaydınız, üç gün ve üç gece sürdüklerini... bilirdiniz, efendim. | Open Subtitles | جيد, لانك لو اتيت لواحد من اجنماعاتنا لعرفت انهم يستمروا لثلاثة ايام وثلاثة ليالي حضرة القاضي |
| Şu an arkamda görmüş olduğunuz araçta şüpelilerden birine ait ve bildirildiğine göre içinde cinayetleri aydınlatabilecek kan delilleri bulunduruyormuş. | Open Subtitles | هذه المركَبه التى ترونه خلفى مملوكه لواحد من المشتبهين ويوجد دليل من الدماء يربط المتهمين بجرائم القتل |
| Üstelik onu tanıdığım kadarıyla, bekaretini bizimkilerden birine vermemiştir. | Open Subtitles | وبمعرفتي بها، يبدو أنها لم تفقدها لواحد من رجالنا |
| Eğer bu işi kıvırabilirsen, bunlardan birine ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | إذا وصلت لهذه المرحلة , سوف تحتاج لواحد من هذه |
| Değişiklik olsun diye seni gözde mekanlarımdan birine götürmeyi düşünüyordum. | Open Subtitles | كنت أفكر لو استطعت اخذك لواحد من المواقع المفضلة لي كتغيير. |
| Düşündüm de belki çocuklarından birine verebilirsin. | Open Subtitles | فكرت انك ربما ستريد اعطائها لواحد من أطفالك. |
| Okulun eve dönüp mirası devralacak içlerinden birine ihtiyacı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال أن الجامعة بحاجة لواحد من أبناءها ليقودها للفوز |
| Saçma çizgi filmlerinizden birine dönüşmesine izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لن أجعلها تتحول لواحد من أفلام كرتونك التافهة |
| Asıl büyük soru kıtayı hızlandıran şeyin ne olduğudur çünkü bu olay dünya tarihindeki en büyük afetlerden birine sebep olmuştur. | Open Subtitles | لكن السؤال الكبير هو ما ، جعلها تتسارع لأن ذلك أدى لواحد من أعظم الأحداث التدميرية في تاريخ الأرض |
| Biliyor musunuz, bu tamamen güneş enerjisiyle şebekeden bağımsız olmak için tasarlanan dünyanın en büyük fabrikalarından birinin tasarımı. | TED | هل تعلم، هذا التصميم التصويري لواحد من أكبر المصانع في العالم، مصمم ليعتمد كلياً على الطاقة الشمسية، والألواح. |
| Şu yakışıklı atlardan birinin sahibi olmak ister miydiniz? | Open Subtitles | مارأيك أن تكوني مالكة الشرف لواحد من تلك الاحصنة الجميلة هناك ؟ |
| Elinde de en çok öldüren seri katillerden birinin dosyaları var. | Open Subtitles | مع العديد من الملفات لواحد من اكثر السفاحين المتسلسلين نجاحا |
| Dünyanın en iyi oyuncularından birinin takdimine geldiğiniz için teşekkür ederiz. | Open Subtitles | وشكرا لكم على حضوركم لهذا التقديم المهم جدا لواحد من اعظم لاعبين العالم |
| En büyük müşterilerimizden biriyle konuşma fırsatı olacak. | Open Subtitles | يمنح له مدخل مباشر لواحد من أكبر عملائنا |
| O ve birkaç dükkan sahibi gemideki rehberlerden biriyle dümen çeviriyorlar. | Open Subtitles | هو و بعض أصحاب المحلات الأخرى يقومون بدفع الرشاوي لواحد من مرشدي الجولات على القارب |