| Görsel dışavurumculuk kültürel entegrasyonun sadece bir formu. | TED | الآن التعبير البصري ليست سوى شكل واحد للتكامل الثقافي. |
| Orası sadece bir ölüm çukuru. Kemik yığını haline mi gelelim? | Open Subtitles | تلك المأربة ليست سوى فجوة موتٍ بلى، لنمدّ يد العون لأنفسنا لبناء سقيفة من العظام |
| - Bu sadece bir araba. - Hayır, değil. Bu 64 üstü açık Mustang. | Open Subtitles | إنها ليست سوى سيارة فحسب إنها موستانج مكشوفة, موديل 64 |
| Uğruna kıçınızı yırttığınız paranız, büyük sunucuların fiber optik kablolarında gezinen birkaç ışık parçasından başka bir şey değil. | Open Subtitles | نقودكم، تلك الّتي تفلسون مؤخراتكم من أجلها ليست سوى فوتونات قليلة من الطاقة تنتقل عبر شبكة ألياف بصرية ضخمة |
| Ölümden sonra yaşam fikri bundan sonra benim için sadece bir masaldan ibaret. | Open Subtitles | و فكرة وجود حياة بعد هذه الحياة ليست سوى خُرافة |
| Evet, O sadece Ay'dan atlayan bir inekti. | Open Subtitles | جا, ليست سوى بقرة كانت تقفز فوق سطح القمر. |
| Uzak bir ihtimal gibi görünebilir, ama bu güç sudan başkası değil. | Open Subtitles | قد يكون أمراً مُستبعداً، لكن هذه القوى ليست سوى ماء. |
| Bu tahtanın esas olarak verdiği mesaj, bizim bilinç halinde yaptığımızdan fazlası değil. | Open Subtitles | إن فكرة التراسل عن طريق اللوحة ليست سوى عقلنا الواعي |
| Bu resimler ve kargacık burgacık yazılar sadece bir demet saçmalık. | Open Subtitles | لأن هذه الصور والتسجيلات للهمهمة العراقية ليست سوى محض هراء |
| Panik yapmayın, Bu sadece bir önlem. | Open Subtitles | لا داعي للذعر , أنها ليست سوى تدبير احترازي. |
| Bence insanların onun sadece bir kukla olduğunu, düşünmesi bir genel yanlış anlama. | Open Subtitles | اعتقد ان الناس يعتقدون خطأ أنها ليست سوى دمية. |
| Hitler, savaşa niyetli ise sadece bir soru var savaşı ilk kimin alacağıdır. | Open Subtitles | هتلر عازمة على الحرب، أنها ليست سوى مسألة من كان يختار معركة مع الأولى. |
| Bağışlanmak bu düzenin sadece bir parçasıdır bu sınavlar ve kederler bize cennetin yolunu gösterir. | Open Subtitles | المغفرة ليست سوى جزء من الآية الأمل فى الجنه ونعمه أرشاده لنا خلال المحن والتجارب |
| Manta vatozlarının neslinin tükenmesine sadece bir kaç yıl kaldı. | Open Subtitles | قبل وأنها ليست سوى سنوات قليلة من أشعة مانتا سيتم محوها. |
| Evet, burjuva evliliği ruhsatlı fahişelikten başka bir şey değil. | Open Subtitles | نعم، الزواج البرجوازي ليست سوى دعارة مرخصة. |
| * Zaman kavramı hepimizi becerdi * ve bir de bunun üstüne, hayat trafik sıkışıklığından başka bir şey değil | Open Subtitles | الوقت مفهوم لة وعلى قمة تلك الحياة ليست سوى زحمة سير |
| Bu gelir vergisi, bütün ülkenin köleleştirilmesinden başka bir şey değil. | Open Subtitles | إنّ ضريبةَ الدخل ليست سوى إستعبادٍ لكامل البلاد |
| Yoksa hayat bir takım rastlantısal kazadan mı ibaret? | Open Subtitles | أم أنَّ الحياةَ ليست سوى سلسلة من الأحداث العشوائية؟ |
| O sadece bugün biraz nezakete ihtiyacı olan biri. | Open Subtitles | هي ليست سوى شخص يحتاج لبعض المجاملة اليوم. |
| Kız senin için bir yabancıdan başkası değil. | Open Subtitles | إنّها ليست سوى غريبة بالنسبة إليك. |
| Bu tahtanın esas olarak verdiği mesaj, bizim bilinç halinde yaptığımızdan fazlası değil. | Open Subtitles | إن فكرة التراسل عن طريق اللوحة ليست سوى عقلنا الواعي |
| Ne kadar güçlü olursa olsun, veriler yalnızca birer araç ve şunu unutmayın bu araç burada benim çok işime yaradı. | TED | فمهما كانت قوية، هي ليست سوى أداة، ولغرض إبقاء ذلك الأمر في الذاكرة فقد وجدت أن هذا الجهاز مفيد تماما. |