| Bak, orada olanları biliyorum, ama sana burada ihtiyacımız var, hemen. | Open Subtitles | انظرى، أَعْرفُ ما حَدث هناك لَكنَّنا نَحتاجُك هنا والآن |
| Daha sonra olanları emniyet yetkililerinden dinlemiştik. | Open Subtitles | سمعنا ما حَدث بعد ذلك من الضباط المُطبقين للقانون |
| olanları anlatırsa insanlar bunu anlar dedim. | Open Subtitles | وأن الناس سوف يتفهمّون إن استطاعَت فقَط شرح ما حَدث لها. |
| Wounded Knee Creek'te neler olduğunu gördüm ben. | Open Subtitles | رَأيتُ ما حَدث في جدولِ "الركبةِ المجروحِة". |
| Evimizde neler olduğunu öğrendik. | Open Subtitles | عرفنا للتوّ ما حَدث في منزلنا. |
| Cannerts neler olduğunu anlattı. | Open Subtitles | كانريتس) أخبرني ما حَدث). |
| Yaralı Diz'de bütün olanları gördüm. | Open Subtitles | رَأيتُ ما حَدث في جدولِ "الركبةِ المجروحِة". |
| Üzüntünü anlayabiliyorum ama izin ver olanları açıklayayım. | Open Subtitles | لكن اتَركَني أُوضّحُ ما حَدث. |
| Evan ile olanları duydum. | Open Subtitles | سَمعتُ عن ما حَدث مَع إيفان. |
| Steve'e olanları gördün. | Open Subtitles | رَأيتَ ما حَدث إلى *ستيف*. |