| Ve o gece, ondan aldığım tek evet bu değildi. | Open Subtitles | وذلك ما كَانَ الوحيدينَ نعم أصبحتُ مِنْ ذلك ليلِها أمّا. |
| Onu koca adayı olarak düşünmedim çünkü inan bana, öyle değildi. | Open Subtitles | وأنا لَمْ أُفكّرْ به كمادّة زوجِ لأن، يَعتقدُني، هو ما كَانَ. |
| Antremanıma saçma demeniz hiç de hoş değildi. | Open Subtitles | ذلك ما كَانَ لطيفَ جداً يَدْعو ممارستَي غبيةَ. |
| - Evet. Oldukça gergin gözüküyordu, sanki bazı şeylerden emin değilmiş gibi. | Open Subtitles | وهو بَدا مُتَلَهِّفَ جداً، مثل هو ما كَانَ متأكّدَ جداً مِنْ الأشياءِ. |
| Almak zorunda değildin, Ama teşekkürler | Open Subtitles | أنت ما كَانَ لِزاماً عليكَ أَنْ تَحْصلَ عليني أيّ شئَ. شكراً. |
| Yasal sistemin bu kadar ciddi olduğu hakkında... herhangi bir fikrim yoktu. | Open Subtitles | أنا أنا أنا ما كَانَ عِنْدي فكرةُ النظام القانوني كَانَ عميقَ جداً |
| Batıdaki 46 eyalet için 1909, o kadar da kültürlü değildi. | Open Subtitles | في العام 1909 كان الجزءِ الغربي الـ46 الولايات المتّحدة ما كَانَ مصفّى جداً |
| Mademoiselle Pauline'in ölüm sebebi bu değildi. | Open Subtitles | هو ما كَانَ لذا بأنَّ البنت بولين تَمُوتُ. |
| Olanlar, yaşlı adi bir kadının genç bir delikanlıyı arzulaması değildi. | Open Subtitles | هذا ما كَانَ بَعْض الرخيصِ إشتِهاء الإمرأةِ الأقدمِ بعد اللحمِ الصغيرِ! |
| Antremanıma saçma demeniz hiç de hoş değildi. | Open Subtitles | ذلك ما كَانَ لطيفَ جداً يَدْعو ممارستَي غبيةَ. |
| - Belki de o kadar kötü değildi. | Open Subtitles | لذا لَرُبَّمَا هو ما كَانَ سيئَ جداً مع ذلك. الإنتظار في الدقيقة. |
| Tabii o gece asıl amacın yemek değildi. | Open Subtitles | بالطبع، هو ما كَانَ غذاءاً أنت كُنْتَ تَشتهي ذلك الليلِ. |
| Yeryüzündeki en çalışkan insanlardan biri değildi. | Open Subtitles | تَعْرفُ بأنّ عرضِ الشرطي الواقعيِ؟ هو ما كَانَ بالضبط الروح القابلة للإستخدام على الكوكبِ. |
| Singapur güzelinin detone performansı kadar kötü değildi. | Open Subtitles | على الأقل هو ما كَانَ نِصْف كسيئ كتلك أداءِ نغمةِ الأصمِّ مِن قِبل بشكل ملائم مسمّى الآنسةِ سنغافورة. |
| Zaten o kadar da yakışıklı değildi. | Open Subtitles | أوه، حَسناً، هو ما كَانَ حقاً كُلّ ذلك السِحْر. |
| Rohan ,Rahul evi terkettiğinde evde bile değildi... | Open Subtitles | روهان ما كَانَ في البلدةِ عندما تَركَ البيت راهول |
| Çokzorda değilmiş. | Open Subtitles | ذلك ما كَانَ مثل هذا العمل الرتيبِ، هَلْ كان؟ |
| O zaman senin için doğru kişi değilmiş. Kimsenin hatası değil. | Open Subtitles | هو ما كَانَ مفيد لك في ذلك الوقت، ذلك عيبُ لا أحدِ. |
| Bunu yapmak zorunda değildin. | Open Subtitles | أنت ما كَانَ لِزاماً عليكَ أَنْ تَعمَلُ ذلك. |
| Hayır, onları hayvan gibi zehirledik ama ellerinde kanıt falan yoktu. | Open Subtitles | لا، نحن سمّمنَا التغوّطَ منهم. لَكنَّهم ما كَانَ عِنْدَهُمْ أيّ برهان. |
| Koyunlar kesilmeden önce kırpıldığına göre biri burada yemek olmayan bir şey pişirmiş. | Open Subtitles | ومنذ خِرافِ مُنْحَرفة قبل هم مَذْبُوحون أعتقد ذلك شخص ما كَانَ يَطْبخُ الشيء هنا، وهو ما كَانَ غذاءاً. |
| Los Angeles'tan uçağa binmek, yemeğe gitmek ya da buraya gelmek zorunda değildim. | Open Subtitles | أنا متأكّدة ما كَانَ لِزاماً علي أَنْ اجي هنا. |
| Radyoyla sözleşmem hakkında görüşmeye niyetin bile yokmuş. | Open Subtitles | أنت ما كَانَ عِنْدَكَ نيةُ إعادة بحث عقدي الإذاعي. |
| Biliminiz, inanca karşı gelecek kadar güçlü olmadığı için mi? | Open Subtitles | لأن عِلْمَكَ ما كَانَ قوي بما فيه الكفاية لمُعَارَضَة الإيمانِ؟ |