| Ne komik değil mi? 3 metrelik bir sandalda akıntıya karşı kürek çekerek onca yolu gelmişler. | Open Subtitles | المضحك فعلاً، كيف استقلوا مركباً وجدّفوا عكس مجرى النهر على بُعد 10 أقدام؟ |
| - Hava yolu obstrüksiyonu veya boğulduğuna dair bir iz yok. | Open Subtitles | لا توجد عوائق في مجرى التنفس او اي علامة خارجية |
| Bu da akışı bizim kontrol edemeyeceğimiz anlamına gelir. | Open Subtitles | نحن لَنْ نَكُونَ قادرون على السَيْطَرَة على مجرى العائدات. |
| Doğru yaparsan soluk borusu kırıldığı sırada güzel bir çatırtı duyman gerekiyor. | Open Subtitles | إذا فعلت هذا بشكل صحيح فستسمع صوت تكسر عظامها سيكون ذلك صوت مجرى التنفس وهو يتمزق |
| Teğmen Keith bir genç olarak sindirilmiş hayatının yönünü donanma havacılığına çevirmeye bakmış. | Open Subtitles | الملازم كيث تم التنمر عليه فى شبابه واتجه للطيران البحرى لتغيير مجرى حياته |
| Egzersizle ülsere dönüşüyor olabilir. Bakteri kan akışında serbest kalır. | Open Subtitles | تتقرّح أثناءَ التّدريب، وتنطلق البكتريا من عقالها في مجرى الدم |
| etkisiz bırakmıştı ve konuşmanın gidişatını hatta inşa ettiğimiz şeyi değiştirmişti. | TED | وغير مجرى الحديث، وقد غير حتى ما كنا نبنيه في السابق. |
| Engellere bir yaratıcılık kaynağı olarak bakmak benim hayatımın akışını değiştirdi. | TED | النظر إلى المقيّدات كمصدر للإبداع غيّر مجرى حياتي. |
| Solunum yolu açık olduğu sürece bir sorun çıkmayacaktır. | Open Subtitles | ،طالما مجرى الهواء لدي صافي لن يكون هناك مشكلة |
| Özür dilerim, ilk defa bir su yolu tasarladık. | Open Subtitles | آسفين، هذه أول مرةً لنا نصمم فيها مجرى مائي. |
| Sedye geri kaldırın. Kullanıcının yaptığı hava yolu açık olsun . | Open Subtitles | ارفعوا ظهر النقالة, فاليكن مجرى الهواء جيد |
| Eldeki kan akışı, el kesildiği sırada kalbin hâlâ atmakta... | Open Subtitles | لا أعرف، ماذا أرى؟ مجرى الدم في اليد يفترض أن القلبّ كان لا يزال نابضاً |
| Uçağın uydu bilgilerinden ters veri akışı ayarlıyorum, tamam mı? | Open Subtitles | أعدّ مجرى بيانات عكسى عن معلومات القمر الصناعى عن الطائرة, حسناً؟ |
| Nefes borusu neredeyse kapalı. Götürelim. | Open Subtitles | مجرى التنفس مغلق تقريباً لننقلها |
| Çünkü iş yerinize yapılan bir baskın, yerel polisle şans eseri karşılaşma hayatınızın yönünü sonsuza kadar değiştirebilir. | TED | بسبب مداهمة على مكان عملك، واحتمال مصادفة شرطي محلي بإمكانها أن تغير مجرى حياتك للأبد. |
| Bana söylemek istediğin şey neyse, zamanın doğal akışında kendim öğrenirim. | Open Subtitles | أياً كان ما ستخبرنى به فسأكتشفه خلال مجرى الوقت الطبيعى. |
| Ailelerin, soyun, tarihin, ülkelerin gidişatını değiştiren tek bir karar. | TED | قرار واحد غيَّر مجرى حياة عائلات وذريات ودول وتاريخ حتى يومنا هذا. |
| Bu küçük parçanın hayatımın akışını değiştireceği konusunda pek bir fikrim yoktu. | TED | ولم أكن أعلم أن هذه القطعة الصغيرة ستغير مجرى حياتي. |
| Hayvan kafatasında, ağza salya ileten bir kanal buldu. | TED | وجد مجرى هواء في الجماجم الحيوانية يرسل اللعاب للفم. |
| O ve ortağı, Gully Watson adında bir vatandaş, 49 kışında altını beraber bulmuşlar. | Open Subtitles | هو وشريكه، a fella سَمّى مجرى Watson، وَجدَ الذهبُ خلفيُ سوية في شتاءِ ' 49. |
| Bu, insanlık tarihinin seyrini değiştiren bir yanlılık. | TED | إذن هذا التحيز شكل مجرى التاريخ الإنساني |
| Eğer enerji akımına kişisel güç alanımla korunarak ışınlanabilirsem kendi evrenine taşınacaksın. | Open Subtitles | إن أمكنني الدخول الى مجرى الطاقة المحمية بقوة الحقل الشخصي الخاصة بي |
| kana enjekte ediliyorlar ve tüm vücuda yayılıyorlar. | TED | يتمّ حقنها في مجرى الدَّم، والذي يقوم بايصالهم إلى الخلايا في كل أنحاء الجسم. |
| Ama insanlarda ve birkaç başka türde plasenta, annenin dolaşım sistemine yani kan akışına direkt bağlıdır. | TED | أما بالنسبة للبشر وقلة من الكائنات الأخرى، فإن المشيمة تخترق الدورة الدموية للأم، للوصول مباشرة إلى مجرى دمها. |
| Şimdi bana bunların nasıl mümkün olabildiğini anlatacaksın ya da kan dolaşımına bir hava kabarcığı yollayacağım ve intikamını almadan felç geçireceksin. | Open Subtitles | والآن ستخبرني, أنّى لأي من هذا ممكن, أو سأضع فقاعات هواء داخل مجرى دمك وستصاب بسكتة دماغية دون أن تحصل على انتقامك |
| Bazen, evde çamaşır yıkarken çok uzaklardan eve su taşımak zorunda da kalıyorlar. Ya da çamaşırlarını uzaktaki bir dere kenarına taşımak zorundalar. | TED | واحيانا .. يتوجب عليهم احضار المياه من اماكن بعيدة لكي يقوموا بالغسل داخل المنزل او ان يأخذوا غسيلهم الى مجرى المياه |