| Ve durum böyleyken babamı daha iyi tanımak için onunla konuşmak mümkün olmazdı. | Open Subtitles | وعندما يحصل ذلك، فليس من السهل أن .تجري محادثة للتعرف على والدي كثيراً |
| Sadece muhabbet ettik. Saklayacak bir şeyim yok. | Open Subtitles | لقد كانت مجرد محادثة ليس لديّ شيئ أخفيه. |
| Biz zamanı geçmişler kelimeleri ve dil bilgisini biliyoruz, ama konuşmayı sürdüremiyoruz. | Open Subtitles | منذ وقت بعيد كنا نعلم الكلمات والقواعد. ولكن لا يمكننا إجراء محادثة. |
| İkisinin arasındaki gizli bir konuşmaya kulak misafiri olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | لقد أخبرتنا بأنكَ سمعتَ بالصدفة محادثة خاصة و سرية بينهما |
| Yani sana bir saatlik görüşme için 100 dolar mı veriyor? | Open Subtitles | أه .. أنت تقصدين أنه يعطيك 100 دولار من أجل ساعة محادثة ؟ |
| Yaptığım en kolay zor konuşmaydı hayatım boyunca. | TED | كانت أسهل محادثة صعبة قد أتيحت لي في أي وقت مضى. |
| 10 saniyelik bir sohbetti, bu kadar kısa bir etkileşimdi. Kağıt üzerinde, onunla çok daha fazla ortak yönü vardı: | TED | لقد غادرت، قامت بنفس الشيء.. لقد كانت محادثة بطول ثواني، ياله من تبادل قصير. |
| Doğrumu söylemem gerekirse... ..telefonu kapatırsan memnun olurum... ..çünkü konuşmanın ortasındaydık. | Open Subtitles | لأقول الصدق سوف أقدر إذا أغلقت السماعة لأننا في وسط محادثة |
| Ona göre konuşmak; bir sürü küfür edip tam sikiş öncesi beni yumruklamaktı. | Open Subtitles | فكرته عن إجراء محادثة هو اشباعي إهانات ومن ثمّ لكمي قبل المضاجعة مباشرةً |
| Sizinle konuşmak güzeldi. Ama şimdi kapatmalıyım. | Open Subtitles | كانت محادثة رائعة معك، لكن يجب علّي أن أقفل الآن |
| Bunun için 133 yılı atlayıp geldim. Birazcık muhabbet seni öldürür mü? | Open Subtitles | أنا أتنقل منذ 133سنة هل يقتلك اجراء محادثة معي ؟ |
| Bana kendi yalnızlığında insanlarla artık muhabbet etmeyen suskun bir insan olduğu söylendi. | Open Subtitles | قيل لي أنه كان رجلاً قليل الكلام، في عزلته في منظمة الصحة العالمية، والآن ليس كثيراً في محادثة مع البشر. |
| Beni evinize davet etmeyi ve bunu karşılıklı konuşmayı umuyordum. | Open Subtitles | كنت آمل لو كان بوسعك دعوتي إلى بيتك لنجري محادثة |
| Az önce oğlunla aranda geçen ilginç bir konuşmayı dinledim. | Open Subtitles | لقد كنت استمعإلى محادثة مثيرة للإهتمام بينك و بين ابنك |
| Yer çekimi veya ışık ile konuşmaya benzemiyor mu bu? | Open Subtitles | هل هذا مثل خوض محادثة .. مع الضوء أو الجاذبية |
| Satış olmayan görüşme yoktur. | Open Subtitles | ولا يوجد مثل تلك الأشياء فى محادثة لا يتم البيع فيها |
| dedi. Biraz şaşırmıştım, ancak o akşam hakkında konuştuğumuz şeyler, aydınlatıcı bir konuşmaydı, | TED | لقد فوجئت بعض الشيء ، ولكن في ذلك المساء هذا ما تحدثنا عنه وقد كانت محادثة شيقة |
| Ne ilham veren bir sohbetti. | Open Subtitles | يا لها من محادثة محفزة تلك التى تحدثناها |
| O izinde ellerini cebime atabileceğin yazmıyorsa kendini yasa dışı arama ve gasp suçu hakkında bir konuşmanın içinde bulursun. | Open Subtitles | مالم تنص تلك المذكرة على أن بإمكانك وضع يدك في جيبي، ستجد نفسك في محادثة عن التفتيش والمصادرة غير القانونية. |
| Filistin ve İsrail hakkında Ortadoğu'dan gelen daha büyük bir konuşmamız da var. | TED | لقد حصلنا على محادثة أكبر حول إسرائيل وفلسطين يشع من منطقة الشرق الأوسط. |
| Süveter giyen bir adamla uzun bir konuşmam oldu da. | Open Subtitles | خرجت للتوّ من محادثة مع الرجل صاحب السترة بلا أكمام |
| Çok konuşkan bir arkadaşıma sohbeti sürdüreceği konusunda güvenebilirken belki sır tutması konusunda güvenemem. | TED | ربّما أثق في أكثر أصدقائي ثرثرة كي يحافض على سير محادثة ما، لكن لا أثق به في حفظ سرّ. |
| Daha önce hiç sohbet etmedik ve ilk sohbetimizde, garip garip sorular soruyorsun. | Open Subtitles | لم يسبق لنا إجراء محادثة فعلية وأول مرة نتحدث فعليا تسألينني أسئلة غريبة |
| Bak, karışmak istemem ama babanla, annenle ilgili konu hakkında konuştuk. | Open Subtitles | استمعى,أنا لا أقصد التطفل, لكن كان عندى محادثة مع والدك,حول والدتك. |
| Kankalarımla nasıl takılacağıma dair yapılacak garip konuşmadan kurtulmuş oldum. | Open Subtitles | جنبتني محادثة غريبة بشأن كيف سأقوم بقضاء وقتي مع أصدقائي |