| Çocukluğumuzda, mahallenin en güçlü çocuğu kimdir diye merak ederdik, değil mi? | Open Subtitles | ونحن صغار, كنا نريد جميعاً معرفة من أقوى فتى في المنطقة, صحيح؟ |
| Onun gibi ülkenin en güçlü adamı onun balo tarihini unuttu. | Open Subtitles | والذي خسر موعد تخرجه واظهاره أكثر كرجل من أقوى رجالات الدولة |
| Bunun dünya üzerinden en güçlü beyinsel sistemlerinden biri olduğuna kanaat getirdim - - iyisiyle de, kötüsüyle de. | TED | و أنا أعتقد أنه واحد من أقوى الأنظمة بالمخ على وجه الأرض الذي يمنحنا قمة المتعة أو يجعلنا فى قمة الحزن |
| Ama tasarımı seçtim, çünkü hayat kalitemizi iyileştiren elimizin altındaki en güçlü araçlardan biri olduğuna inanıyorum. | TED | لكني اخترت التصميم، لانني اؤمن بأنه من أقوى الوسائل في حوزتنا لتحسين جودة حياتنا. |
| en güçlü toprakbükücüleri ve en hiddetli savaşçılarının tehlikeli bir taburu, o yüzden, 41. bölüğü tavsiye ediyorum. | Open Subtitles | كتيبة خطيرة من أقوى مُخضعي الأرض و أشرس المقاتلين لذا أنصح بالفرقة رقم 41 |
| Bütün şarkı büyük sikler hakkında bir mecaz. | Open Subtitles | لديها تناغم يمكنها من أقوى الرجال |
| Muhtemelen şimdiye kadar görülmüş en güçlü su altı yapıştırıcısı ya da en azından en güçlü su altı yapıştırıcılarından biri. | TED | ربما، هو الأقوى أو على الأقل واحد من أقوى المواد اللاصقة تحت الماء على الإطلاق. |
| Küreselleşmenin, muhtemelen en dramatik değişimlerinden biri, ve bugün dünyamızda gördüğümüz en güçlü ekonomik araçlardan biri. | TED | من المرجح أن هذا من أكثر التحولات الجذرية على صعيد العولمة، وواحدة من أقوى أدوات الإقتصاد التي نشهدها في عالمنا اليوم. |
| Ancak gece keşfinin saldırı odaklı savaşın en güçlü silahlarından biri olduğunu söylemek isterim. | Open Subtitles | لكنى أود أن أقول أن الكشف الليلى يعتبر من أقوى أسلحة الحرب الهجومية |
| Başında sizin bulunduğunuz ülkedeki en güçlü mafya örgütünde yeralmaktaymış. | Open Subtitles | و قد شهد أنك رئيس واحدة من أقوى عائلات المافيا فى البلاد |
| İnsanlar bizim en güçlü manyetik alanlarımızdan bile etkilenmiyor. | Open Subtitles | لم يتأثر البشري من أقوى حقولنا المغناطيسية. |
| 50.000 müdafacısı ile, dünyanın da en güçlü kalelerine sahiptiler. | Open Subtitles | خمسون ألفا من المدافعون عن جزيرة رودس كانوا من رجال من أقوى الدفاعات فى العالم |
| Galaksideki en güçlü Goa'uld'lardan oluşur, bu Goa'uld'lar kendi çıkarlarına uyarsa işbirliği yaparlar. | Open Subtitles | مكون من أقوى الجوائولد في المجره يتعاونون عندما يناسبهم |
| Bu komplocuların bazıları, Amerika'nın en güçlü kişileri arasında yer alıyor. | Open Subtitles | المُتآمرين هم بأنفسهم من أقوى الشخصيات في أمريكا |
| en güçlü birliklerimizin büyük çoğunluğunun tamamen Berlin'e odaklanmasını sağlamak için Valkyrie'yi yeniden yazıyorum. | Open Subtitles | إنني أعيد كتابة فالكري لأوجه الاغلبية من أقوى وحداتنا لتركز على نحو كلي على برلين |
| Elimdeki en güçlü olanı o. | Open Subtitles | بدنياً، هي واحدة من أقوى الأطفال الذين كانوا لدينا |
| Ve elinizde tuttuğunuz parça, karanlık güçlerin bulmuş olduğum en güçlü işaretlerinden biri. | Open Subtitles | وتلك القطعة التي تحملها في يدك هي واحدة من أقوى الناقلات لقوى الظلام التي وجدتها |
| Baslangiçta batakliktaki küçük tahta kulübeler topluluguydu, ...ama dünyadaki en güçlü sehirlerden biri oldu. | Open Subtitles | كانت مجرد مجموعة من الأكواخ في وسط المستنقع لكنها صارت واحدة من أقوى المدن في العالم |
| Scott Talbott, Washington'ın en güçlü gruplarından olan ve dünyanın neredeyse bütün büyük finans şirketlerini temsil eden Finansal Hizmetler Masasının baş lobicisidir. | Open Subtitles | سكوت تالبوت هو كبير الجماعة الضاغطة فى المائدة المستديرة للخدمات المالية و هى واحدة من أقوى الجماعات فى واشنطن |
| Sonuç olarak da astronominin en güçlü ve en zarif şemalarından biri oluşturuldu; | Open Subtitles | ما يظهر هو واحد من أقوى و أرقى الأدوات في كل علم الفلك وHertzsprung |
| Bütün şarkı büyük çükler hakkında bir mecaz. | Open Subtitles | لديها تناغم يمكنها من أقوى الرجال |