| Uydu Dünyadan yaklaşık 155 mil yukarıda. Sadece direkt aşağı görebilir. | Open Subtitles | القمر الصناعى على بعد155 ميل من الأرض ولا يصور ألا بأستقامة |
| Doğal yeteneklerimiz derin olabilir ama Dünyadan daha derin olamaz. | Open Subtitles | قد تكون مواهبنا الطبيعية عميقة ولكنها ليست أعمق من الأرض |
| Nükleer radyasyon, yerden sızan bir gaz olan radon gibi doğal kaynaklardan gelir. | TED | الإشعاع النووي يأتي من مصادر طبيعيّة، مثل الرادون، وهو غاز ينبعث من الأرض. |
| Güneş, Dünya'nın büyüklüğünün yüz katı kadar küçülerek bir sufle gibi çökecek. | Open Subtitles | ستنهار الشمس وكأنها كعكة السوفليه متقلصة الى مئة مرة أصغر من الأرض |
| Eğer bu insanlar Dünya'dan ayrıldıklarında hrıstiyandıysa, o zaman bu Goa'uld da... | Open Subtitles | لو كانوا مسيحيين خطفوا من الأرض فأنت تقول أن الجواؤلد يلعبون دور |
| Bağışla beni ey kanayan Toprak parçası tatlı tatlı konuştuğum için kasaplarınla. | Open Subtitles | اعذرني أيها القطعة الدامية من الأرض.. على تعاملي برقة مع هؤلاء السفاحين.. |
| - Willow, neden bahsediyorsun? - Seni Topraktan çıkaran bendim. | Open Subtitles | ويلو , ما الذي إنه أنا من أخرجك من الأرض |
| Aslında, burada size ayın Dünyadan çekilen en yüksek çözünürlüklü fotoğrafını gösteriyorum. | TED | في الواقع، أعرض لكم هنا أحد أكثر الصور دقةً والتي تم التقاطها من قبل لسطح القمر من الأرض. |
| Veya Dünyadan kalkan metalik nesnelerden bazıları yeni vahalar mı dölleyecekler, bir yerlerde insan sonrası hayat mı olacak? | TED | أم هل ستقوم بعض الأجسام المعدنية التي تطلق من الأرض بإحداث واحات جديدة، وإنشاء حياة ما بعد بشرية في مكان آخر؟ |
| O kadar çok ve çeşitliler ki bu uzaklıktan Dünyadan yıldızların gözüktüğü gibi gözüküyorlar. | TED | فهي كثيرة جدا ومتنوعة جدا من هذه المسافة تظهر مثل النجوم من الأرض. |
| yerden bir metre kadar yüksekte, şimşek gibi, kanat sesleri bile duyulmuyordu. | Open Subtitles | على بُعد حوالي ياردة من الأرض,كانت كالبرق, رأسها ثابتة,ولا تسمع صوت أجنحتها. |
| Neredeyse on yıllık bir hayalin ürünü bu ve gördüğünüz videoda yerden tam 762 metre yüksekteyim. | TED | كان هذا تتويجًا لحلم دام قرابة عقد من الزمان، وفي الفيديو، كنت على ارتفاع 2500 قدم من الأرض. |
| Kabin çantamı yerden alıp banda koyacak kadar güçlü değilim ben. | TED | أنا لست قوية كفاية لأنقل حقيبة ظهري من الأرض إلى حزام الأمتعة. |
| Şimdi aklınızdaki tüm şeyler ile, bayanlar ve baylar, sizleri bir yolculuğa çıkarmak istiyorum Dünya'nın tamamen ayrı bir parçasına dumanlı bir şehrin caz barında Sydney Opera Binasına dönüşüyorum. | TED | وبأخذ كل هذا بعين الاعتبار، سيداتي سادتي، أود أن آخذكم في رحلة لجزء منفصل تماما من الأرض وأنا أحول دار أوبرا سيدني إلى حانة جاز مفعمة بالدخان في وسط المدينة. |
| Şimdi geriye doğru gidelim ve sizi Dünya'nın Kuzey Kutbu üzerinde bir uyduya koyalım ve kuzeyin yukarıda olduğunu düşünün. | TED | دعونا نسلط الضوء على طريق العودة ونضعك في قمر صناعي صغير فوق القطب الشمالي من الأرض و اعتبر أن الشمال من فوقك. |
| Dünya'dan 78 milyon kilometre uzaklıkta ve en güçlü teleskopların bile göremediği bu gezegenin yüzeyi tam bir gizemdi. | Open Subtitles | على بُعد 78 مليون كيلومتر من الأرض أى أبعد من مجال أقوى المناظير سطح هذا الكوكب كان لغز كليّ |
| Bize en yakın olan, Dünya'dan 100 ışık yılı uzaklığında olabilir. | Open Subtitles | أقرب واحد قد يكون على بعد 100 سنة ضوئية من الأرض |
| Sör George onun gevşek bir Toprak yığınının tepesine yerleştirilmesinde ısrar ediyordu. | Open Subtitles | لقد أصرّ السير جورج على بنائها فى هذه البقعة الضعيفة من الأرض |
| Ama bu baharda, Topraktan fırlayan yeni tomurcuklar gördüm. | TED | ولكن في هذا الربيع ، كان هناك براعم جديدة ظهرت من الأرض. |
| O noktadan sonra Dünya'ya, patlamanın yoldan saptıramayacağı kadar çok yakın olacağız. | Open Subtitles | بعد هذة النقطة يكون قريبا من الأرض الإنفجار لن يحرفة بما يكفي |
| Hatta, bir keresinde sonsuz sayıdaki kızlarımdan birini dünyanın mutantlar tarafından ele geçirilmiş alternatif bir versyonunda terk bile etmiştim. | Open Subtitles | في الواقع، حتى تخلى عن أحد بناتي اللانهائية في نسخة بديلة من الأرض التي تم الاستيلاء عليها من قبل المسوخ. |
| Anladık ki bu karbon ayırma deneyini yapabilmek için bir miktar toprağa da ihtiyacımız olacak. | TED | لذلك فكرنا أن إنجاز تجربة عزل الكربون يتطلب في الحقيقة مساحة مهمة من الأرض. |
| Ve onlar yerin iki metre altında gömülü. Hayır, Lukas! | Open Subtitles | والجسد هو جسد وانهم جميعا تحت ستة أقدام من الأرض |
| Şirketim yer altından gaz çıkartmak için bu karışımı kullanıyor. | Open Subtitles | هذا هو المُركب الذي تستخدمه شركتي لإستخراج الــغاز من الأرض |
| Kadın elindeki simidi yere düşürdü sonra da hiç tereddütsüz ağzına attı. | Open Subtitles | هذه المرأة للتو أخذت كعكتها من الأرض وأكلتها من دون أي تردد |
| Tüm toprağımı aldığınıza göre bir kaç metre araziyi çok görmemelisiniz. | Open Subtitles | لكن يجب ألا تزعج بعض الياردات من الأرض عندما تأخد أرضي كلها |
| O böcek Dünya'yı terk ederse, böcek yemi oluruz. | Open Subtitles | اذا خرجت هذه الحشرة من الأرض, سنكون غذاء الحشرات. |