| biz de gelip onlarla konuşurduk, genelde bir hafta sürerdi. | TED | وكنا نأتي للحديث معهم، عادة لمدة أسبوع. |
| buraya onlar için savaşmaya gelmedik! Eve gidiyoruz! İngilizler çok fazla. | Open Subtitles | لم نأتي هنا لنقاتل لأجلهم البيت ، إن الإنجليز كثيرون جدا |
| buraya kazanmak için gelmedik. Büyük bir şovda çalmak için geldik | Open Subtitles | نحن لم نأتي هنا للربح جئنا هنا للعب معرض عظيم واحد |
| Şimdi Batılılarca az bilinen güçlü bir siyasi kuruma geliyoruz: Parti'nin Organizasyon Departmanı. | TED | والأن نأتي إلى مؤسسة سياسية قوية، لا يعرفها الغربيون كثيراً: إدارة تنظيم الحزب. |
| buraya sabahtan geliriz ama onlar öğle yemeğinde burada olur. | Open Subtitles | نأتي في الصباح، نحاول الوصول إليكم، فجأة الجميع في الغداء. |
| Sen, ben ve babam sürekli buraya gelirdik. | Open Subtitles | انت, انا وأبي تعودنا ان نأتي هنا أكثر الوقت |
| Ya da sizin için daha uygunsa biz de gelebiliriz. | Open Subtitles | أو إن كان أريح لك يمكننا أن نأتي نحن إليك |
| Siktirin. Bak Komiser, buraya gelmemizi istedin biz de geldik. | Open Subtitles | أنظر ، حضرة الرقيب طلبت منا أن نأتي وقد أتينا |
| Her gün buraya gelmek ve ölmeleri için dua etmeye yemin ettik. | Open Subtitles | تعهدنا أن نأتي إلى هنا كل يوم و نصلي من أجل وفياتهم |
| Affedersiniz efendim, sabah erkenden ayrılacağımızdan şimdi gelip özür dilemek istedik. | Open Subtitles | معذرة سيدي، بما اننا راحلون مبكرا في الصباح فكرنا اننا نود ان نأتي ونعتذر لك اوه |
| Bak,bir aydır yaptığımız tek şey buraya gelip birlikte yatağa atlamak. | Open Subtitles | أنظري، لمدّة شهر،كل الذي نفعله أننا نأتي إلى هنا و ننام على السرير سوية |
| Madem paranın yerini biliyordun, neden baştan gelip, beklemedik ki? | Open Subtitles | عرفت مكان المال منذ البداية كل ما كان علينا أن نفعله هو أن نأتي لهنا والانتظار |
| Her neyse, bu kadar yoldan sadece yahni için gelmedik. | Open Subtitles | المهم , لم نأتي حقيقة الى هنا من أجل الشوربة |
| İşte bu yüzden kuş uçmaz kervan geçmez bu çiftliğe geldik. | Open Subtitles | ماذا ؟ هذا هو السبب الذي جعلنا نأتي كل هذه المسافة |
| Bayan Dunlop, neden her hafta bu sıkıcı müzeye geliyoruz ki? | Open Subtitles | ياسيدة دنلوب لماذا علينا أن نأتي لهذا المتحف الممل كل اسبوع؟ |
| Eğer hayır dersen, Elwood ve ben haftanın her günü kahvaltı... öğle yemeği ve akşam yemeği için buraya geliriz. | Open Subtitles | اذا قلت لا ، اللوود و انا سوف نأتي لك هنا من اجل الافطار .. ِ و الغداء و العشاء كل يوم طوال ايام الاسبوع |
| Orman bize aitken, babamla buraya her gün gelirdik. | Open Subtitles | عندما كانت الغابة لنا، كُنا أنا وأبي نأتي هنا كلّ يـوم |
| biz sağlıkçıyız. Buralardan değiliz. Sizinle birlikte gelmemizin imkanı yok. | Open Subtitles | نحن مسعفون، سنغادر هذا المكان، من المستحيل أن نأتي معكم |
| Seninle gelmemizi istemediğine emin misin? | Open Subtitles | هل أنتِ متأكدة بأنكِ لا تريديننا أن نأتي معكِ؟ |
| Bana sormadan buraya gelmek adil değildi. | Open Subtitles | لم يكن عدلا أن نأتي إلى هنا دون أن تسأليني عن رأيي حتى |
| Sence buraya gelmeden önce neyle karşılaşacağımızı biliyorlar mıydı ? | Open Subtitles | هل تظن أنهم كانوا يعلمون ما الذي هنا قبل أن نأتي ؟ |
| Harika çukulatalı bir kektir. biz seni görmeye geleceğiz. | Open Subtitles | انها كعكة شوكولاته شهية وسوف نأتي لزيارتك |
| İyi ki buraya gelmemiz için kız kardeşim ısrar etmiş. | Open Subtitles | أحب أن أخبرك كم أنا مسرور لأن أختي أصرت على أن نأتي إلى هنا |
| Anne bırak eve gelelim tamam mı? | Open Subtitles | أمي، دعينا فقط أن نأتي إلى المنزل، موافقة؟ |
| Onu, Kennedy öldürmüş gibi göstermek için kendi buz kıracağımızı bulmalıyız. | Open Subtitles | حسنا, يمكننا أن نأتي بمعول ثلج خاص بنا ونجعل الأمر يبدو وكأن كينيدي قتله |