| Bulgularını bizimle paylaşmaları adına bu kadar kısa sürede buraya gelebildikleri için şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظون أنْ يشرفاننا في هذه العجالة ليشاركانا ما توصلا إليه من نتائج. |
| Manyak şanslıyız. Turda sahne dekoru için yardım edecek bize. | Open Subtitles | نحن محظوظون للغاية سوف تساعدنا في ديكور المسرح في جولتنا |
| Oğlumuza kavuşabildiğimiz için çok şanslıyız tabi ama iyi değiliz. | Open Subtitles | نحن محظوظون للغاية لإستعادة إبننا لكننا لسنا على ما يرام |
| Jip bulduğumuz için şanslıydık çünkü bir gün önce elimizdeki tek jip bozulmuştu. | Open Subtitles | نحن محظوظون في الحصول علي سيارة جيب، يوم ما في الماضي، واحدة فقط تعطلت |
| Bu araç 80 öncesinden kaldığı için şanslıyız, elektronik devresi yok. | Open Subtitles | 1980 نحن محظوظون ﻷن هذه السيارة صنعت قبل لا إليكترونيات بها |
| O yüzden, bizler çok şanslıyız bu enstitüleri aşağıdan yukarı değiştirebileceğimiz internet gibi kaynaklarımız var. | TED | لذا نحن محظوظون أننا نمتلك مصادر مثل الإنترنت ، حيث نستطيع محاصرة المؤسسات من الأسفل إلى الأعلى. |
| Bugünde yaşıyor olduğumuz için şanslıyız. Bu şeyleri gördüğümüz için şanslıyız. | TED | نحن محظوظون لأننا على قيد الحياة اليوم. نحن محظوظون لرؤية هذه الأشياء. |
| Bu odadaki eşyaları inşa eden kişilerle insan gibi etkileşimde bulunabildiğimiz için şanslıyız. | TED | نحن محظوظون لأننا قادرون على التفاعل مع الناس مثل الناس الذين بنوا كل شيء في هذه الغرفة. |
| nöral makinelere sahip oldugumuz için henüz şanslıyız. müzik yapmak ve onunla eğleniyoruz ve onun değerini anlıyoruz. | TED | نحن محظوظون أنّ لدينا آليات عصبيّة اللازمة لمعالجة الموسيقى وجعلنا نقدّرها ونستمتع بها. |
| Ve aslında, bu bölgede olduğumuz için çok şanslıyız. | TED | وفي الواقع، نحن محظوظون جداً في هذا الإقليم. |
| İşte bugün ne kadar şanslıyız ki televizyona çok yakışan CBI dedektiflerimiz buradalar-- | Open Subtitles | واليوم ، نحن محظوظون جداً لدينا بعض العملاء المريحين من مكتب "كاليفورنيا" للتحقيقات |
| Ve bir anlamda elimize bir fırsat daha geçtiği için şanslıyız. | Open Subtitles | ومن ناحية أخرى, نحن محظوظون لأننا حصلنا على فرصة ثانيه |
| Bu yabancıyı bulduğumuz için çok şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظون بالتأكيد بمقابلة هذا الغريب, أليس كذلك؟ |
| Ah Lung, bu sefer şanslıyız. Onların tuzağına düşmedik. | Open Subtitles | لونغ , نحن محظوظون هذه المرة فنحن لم نقع بالكامل في فخهم |
| Evet teğmen. Adamlarınızdan biri burada olduğu için şanslıyız. | Open Subtitles | هذا صحيح أيها الملازم ,نحن محظوظون لوجود أحد رجالك هنا,إنه على متن الطائرة الآن |
| Burdaki toprağın üstünde kar olduğu için epey şanslıyız. | Open Subtitles | نحن محظوظون لوجود هذه الأرض المُغطاة بالثلوج |
| Tanrım, motor hararet yapmış. Buraya gelebildiğimiz için şanslıyız. | Open Subtitles | يا الهي حرارتها عالية نحن محظوظون للوصول الى هنا |
| Hakikaten şanslıydık ki yaşıyor. | Open Subtitles | ورمها رجع ينزف بصراحة . نحن محظوظون انها على قيد الحياة |
| Şansımıza Campbell kontrolü ele almış. | Open Subtitles | نحن محظوظون بان كامبل هنا تولى زمام الامور |
| Seni bulduğumuz için şanslısın. | Open Subtitles | نحن محظوظون بأننا وجدناك عندما فعلنا ذلك |
| Yeniden modellenmiş. Sahibi boşanmanın eşiğinde. Şansımız varmış. | Open Subtitles | الشقه فى حالة تجديد المالكون فى منتصف الطريق إلى الطلاق نحن محظوظون |
| Bu işi konuşmamız için birkaç dakika ayırırsanız bizimle olduğu için şanslı olduğumuzu anlarsınız. | Open Subtitles | إعطينا بضعة دقائق و سَتُدركُين ـ ـ ـ ـ ـ ـ كَمْ نحن محظوظون أنْ حصلنا عليه للعَملَ مَعنا |