| Steve yüzüne karşı yalancı dedi ve öylece durup bunu kabul etti. | Open Subtitles | ستيف دعاه بالكاذب فى وجهِه وهو فقط وقف هناك |
| Şeytanın yüzüne gururla bakın, çocuklar! | Open Subtitles | انظروا للشيطانَ في وجهِه بفخرِ، يا أولاد |
| İri erkek, şişman, kır saçlı, yüzünde doğum lekesi var. | Open Subtitles | رجل كبير، شَعر رمادي، سمين، وشم على وجهِه. |
| Kapıyı açıp büyüyü bozacak ve kapıyı suratına çarpacağım. | Open Subtitles | أَنا فَقَطْ سَأَفْتحُ البابَ ألغِي التعويذة وإصفقْ البابَ في وجهِه |
| Gerçekten harikaydı Yüzündeki ifade | Open Subtitles | لقد كَانَت عظيمَه جداً النظرة على وجهِه. |
| Büyük ihtimalle... suratını zımbaladığındandır. | Open Subtitles | هذا من المحتمل بسبب وَضعك المشابكَ في وجهِه. |
| Orospu çocuğu yine gelirse yine suratından vurursun! | Open Subtitles | وإذا تخطّى اللعين خطوة أخرى تطلق عليه النّار على وجهِه مُجدّداً |
| yüzüne sızan bu kan damlaları kafaya alınan sert bir darbe olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | حَسناً، كُلّ هذا الدمِّ الذي يَتقطّرُ من وجهِه يُؤكّدُ ذلك، و حصلت على صدمة حادة قوى في الرأس. |
| Onu bir SA grubunun önüne diktiler ve herkese onun önünden geçmesi ve yüzüne tükürmesi emredildi. | Open Subtitles | وضع أمامنا بالمجموعة "إس.أي" وكل شخص أُمر بالمشي أمامه والبصق في وجهِه |
| yüzüne inanılma şeyler başarmışsınız. Yakışıklı Oliver'in geri geldi... | Open Subtitles | أنت عَمِلتَ شغل عظيم على وجهِه. |
| Tümörü yüzüne sıçramaya başlamıştı. | Open Subtitles | أورامه بَدأتْ بالإنتِقال إلى وجهِه |
| Neden bunu yanında taşıyorsun? Bir ara başarırsam, yüzüne atmayı planlıyorum. | Open Subtitles | متى نجحت سوف أَرْميه في وجهِه |
| yüzüne bak! | Open Subtitles | إنظرْ إلى وجهِه! |
| Niye onun yüzünde birçok akne var ? | Open Subtitles | لِهذا عِنْدَهُ العديد من حبِّ الشباب على وجهِه |
| Bu ifadeyi sadece pastaneye giderken yüzünde görebiliyorum. | Open Subtitles | أنا قليل ما أَرى هذه النظرةِ على وجهِه "الإعندمانَذْهبُإلى "بيتِالفطائر. |
| Karısı vefat ettiğinden beri ilk defa yüzünde gülümseme görmüştüm. | Open Subtitles | حَسناً، إنّها المرّة الأولى منذ أن ماتتْ زوجتَه، رَأيتُ حتى a إبتسمْ على وجهِه. |
| David Loach'un suratına nasıl vurduğunu anlat. | Open Subtitles | حسنا اخبرُني ثانيةً عن كَيف ضَربتَ *ديفيد لوتش* في وجهِه. |
| Veya, Lawson ona aşık ve, ...kocasını terk edeceğini sanıyor ama adın onun suratına gülüyor. | Open Subtitles | أَو Lawson كَانَ عاشق لها، يُفكّرُ هي سَتَتْركُ زوجَها وهي تَضْحكُ في وجهِه. |
| Kendi kanında boğularak ölmüş. Yüzündeki izler ondan. | Open Subtitles | خُنق حتى مات، هكذا سبّبت تلك الآثارِ أسفل وجهِه |
| O Yüzündeki çok belli olan antenler ile aynı solucan gibi ardında iğrenç kaygan bir şey bırakarak sürünürken... | Open Subtitles | بتلك اللوامسِ الصَغيرةِ ...بُرُوز وجهِه أنزلق مثل الدودة ...بمخاطيه |
| Bu beni onun küçük suratını dağıtmaktan alı koyacak. | Open Subtitles | و هذا سوف يمنعني من تهشيم وجهِه الوسيم ذاك |
| suratını görmeliydin. | Open Subtitles | كان عليك رؤية النظرة على وجهِه. |
| Bunu suratından anlayabilirsiniz. | Open Subtitles | يُمْكِنُ أَنْ تَراه ذلك في وجهِه. |