| Eğer onunla yattığımı soruyorsan cevabın "evet" olduğu çok açık. | Open Subtitles | إذا كنتِ تسألين إذا نمنا سويةً فالإجابة نعم بكل وضوح |
| açık şekilde gıcık bir insanım ve tüm cinslerle sorunlarım var. | Open Subtitles | يبدو علي بكل وضوح إنني شخصٌ مزعجٌ وعندي مشاكل مع الجنسين |
| Komik ama seslerini bile o kadar net hatırlıyorum ki. | Open Subtitles | هذا مضحك لا أزال أستطيع أن أتذكر أصواتهم بكل وضوح |
| Ne tür bir gözetimin mümkün olduğunu biliyor ve çok net bir şekilde ona karşı kullanılmasını istemiyor. | TED | هو يعرف عن امكانيات المراقبة المتوفرة, وبكل وضوح هو لا يرد أن تستعمل تلك التقنيات ضدة شخصياً. |
| Sadece tek bir bebeğe yetmektedir. Buradaki amaçsa bu aleti nasıl kullanılacağını açıkca Belli etmek. | TED | يتلائم فقط لطفل واحد. والفكرة هنا وضوح كيفية إستخدام الجهاز. |
| Şimdi, Belli ki, bütün bu şey şimdi haline gelmiştir çok, ister iyi teğmen basit durumda çok daha büyük toz ısırıkları nedeniyle, olarak biz sadece gördük , dikkatsizlik görüntülenen bu üç cadı tarafından şimdi salgın boyutlarına haline gelmiştir. | Open Subtitles | الآن ، بكل وضوح هذا الشيء بأكمله قد أصبح أكبر ، أكبر بكثير من مجرد قضية بسيطة عن أن يكون الملازم الجيد |
| Şekerin artık üzerimdeki etkisini açıkça göstermesiyle ve Amata'daki mahvoluşa tanıklık etmem nedeniyle... | Open Subtitles | مع وضوح الـتأثيرات السلبية علي من السكر و مشاهدة تأثيره على مجتمع أماتا |
| Çünkü açık bir şekilde halk profesyonel ürün tasarımcıları değil. | TED | لانه بكل وضوح, العامة ليسوا بمصممين محترفين |
| Size şunu açık bir şekilde söyleyeyim: Bu, onur değil; merhametsizce işlenmiş bir cinayet. | TED | اسمحوا لي أن أقول هذا بكل وضوح: هذا ليس بالشرف، إنها جريمة قتل بدم بارد. |
| Sihirdeki numara o kadar açık ve basit olmalı ki kimse onu fark edememeli. | Open Subtitles | الخدعه فى السحر ان تفعلى الشئ ببساطه و وضوح بحيث لن يفكر بها أحد |
| Daha açık konuşmanızı istiyorlar. Ne yapmalarını istiyorsunuz? | Open Subtitles | يريدونك أن تتكلم بشكل أكثر وضوح ماذا تريد منهم؟ |
| Geçenlerde petrol sanayine konuşuyordum, bu modeli çok net anladıklarını söyledim. | TED | كنت أتحدث مؤخراً مع قطاع صناعة النفط، وقلت أنهم يفهمون هذا النموذج بكل وضوح. |
| O zaman da tutarlıydım, şimdi de tutarlıyım, efendim olanları net olarak hatırlıyorum... | Open Subtitles | انا كنت في كامل وعى حينها . والأن انا ايضا بكامل وعى وانا اتذكر ما حدث بكل وضوح |
| O zaman eminim uçup giderken, havadan çok net görebileceğiz. | Open Subtitles | إذاً أنا واثق أنه بإمكاننا رؤيته بكل وضوح بينما نطير من فوقه |
| Ama kalbimde her şeyi net görebiliyorum. | Open Subtitles | لكن بقلبى أستطيع أن أرى الأشياء بكل وضوح |
| Belli ki işin temel prensibi zihni, maddeden üstün tutmak. | Open Subtitles | الآن .. المبدأ الأساسي بكل وضوح يختص بالعقل |
| Epidural hematom, uskul omurilik çatlağı, ...sternoklaviküler çıkığı, ...ve Belli ki iç kanama ihtimali de var. | Open Subtitles | لدي تورم وكسر موضعي في الحبل الشوكي و كسور في أكتافي وبكل وضوح نوع ما من النزيف الداخلي |
| Belli ki birinin seni dövmesine izin vermişsin. | Open Subtitles | وسمحت بكل وضوح لشخصا ما أن يعلو عليك بشكلاً جيد |
| Ve açıkça çok çok ciddi bir şekilde yine hile yaptılar. | TED | وبكل وضوح قام بالغش، بصورة جدية للغاية. |
| Oysa kendi tanığının sizlerden birinin sorusuna verdiği cevapta açıkça belirttiği gibi özel teknik becerisi bulunmayan herhangi birisi de birkaç dakika içinde arabayı kurcalayabilirmiş. | Open Subtitles | آجل ، لقد أقر شاهده بأنه بإمكان أي واحد منكم سيداتي سادتي وبكل وضوح بأن أي شخص وبدون إلمامه بمهارات الميكانيكا |
| Haftalardır uzatıyorum ama ikiniz de bariz biçimde sessiz kaldınız. | Open Subtitles | تركته يكبر منذ أسابيع، وأنتما الاثنان بكل وضوح صامتان بشأنه. |
| Yüksek çözünürlük kıçımı yesin, çünkü bende netlik var. | Open Subtitles | دعينا فقط نقول بأن أي جهاز عالى التقنية جداً سيقبل مؤخرتي بسبب وضوح رؤيتي |
| Gökyüzü burada o kadar belirgin ki bunu neden yaptıklarını anlıyorsunuz. | Open Subtitles | والسماء واضحة وضوح الشمس هنا يمكنك أن ترى لماذا فعلوا ذلك. |
| O an farkına vardığım şey eyalet şampiyonluğunu kazanmak değil... apaçık idrak edebildiğim bir gerçeğin... birbirimiz için yaratıldığımızın... ve aksi yöndeki tüm duyguların, şu gerçeğin reddedilmesi olacağının ta kendisiydi. | Open Subtitles | حينها، نصري لم يكن بطولة الولاية بل وضوح بسيط الأدراك بأننا لطالما كنا مخلوقين للبعض الآخر |
| Bu hayvanın geçmişte insan öldürdüğü biliniyordu ve kurum için bir yük olduğu ortadaydı. | Open Subtitles | هذا الرجُل، لديه سجل سابق لقتل أُناس. هو بكُل وضوح مسئولية الـمؤسسة. |
| Ama bu berraklık ve renkle, en fazla S-12 eder. | Open Subtitles | ولكن من وضوح هذه الالوان انهم من الفئه 12 على الاكثر |
| "Ergonomik yapısı yüzünden "ellerimin asla yorulmadığı ve sesimin berrak çıktığı." | Open Subtitles | والذي بسببه صوتي مثل وضوح الشمس ويدي لن تتعب مطلقاً |
| Bu çocukların aşikar şekilde gazete okumaları, radyo dinlemeleri, öğretmenlerin onayladıkları dışında kitap okumaları kesinlikle yasak. | TED | هؤلاء الأطفال ممنوعين بكل وضوح من قراءة الصحف، الإستماع إلى الراديو، قراءة أي كتب لا يقوم المعلم بوصفها لهم. |