| Ancak insanlar yemekler için beklerken dans etmek için yeterli vakit bulamayacaklar. | Open Subtitles | لكن بعدها الناس سيكون عليهم الإنتِظار لغذائِهم ولن يكون هناك وقتَ للرقص |
| Bir dakikan var ve süren başladı, ve sonda fazladan vakit eklenmeyecek. | Open Subtitles | عِنْدَكَ دقيقةُ واحدة، و دقيقتكَ بَدأتْ، ولا وقتَ سَيَكُونُ إضافي في النهايةِ، |
| Uzun vedalaşmalar için zamanımız yok pislik. | Open Subtitles | هذا لا وقتَ مع السلامه لمدة طويلةيا مخنف |
| Amcamın büyük sorumlulukları olduğundan zamanı çok önemli... | Open Subtitles | حَسناً،عِنْدَهُ. عدد كبير من المسؤولياتِ و معندوش وقتَ بما فيه الكفاية |
| Zaman ayırsaydın biraz hiç olmazsa | Open Subtitles | جيّد،على الأقل أنت كان يُمكنُ أنْ تَأْخذَ وقتَ |
| Profesör, pardon, zamanım kalmadı. | Open Subtitles | أوه، أستاذ، يُعذرُني , أَبْدو أنْ إستنفذتُ وقتَ. |
| Mesaj alındı ama olay örgülerinin sırası değil şimdi. | Open Subtitles | تم أخذ الموضوع بعين الاعتبار لكن هذا ليس وقتَ العتاب. |
| Orada birini bırakıyorlar ve polisin gelme zamanını ölçüyorlar. | Open Subtitles | مِنْ هناك يُركّزونَ شخص ما إلى تُراقبُ الساعةُ والمقياسُ وقتَ رَدِّ. |
| Benim arabamla kız peşinde dolaşacağına okulda daha fazla vakit geçirmelisin. | Open Subtitles | عليك أن تَقْضي وقتَ أكثرَ في المدرسةِ بدلاً مِنْ أن تجوب مَع النساء في سيارتِي |
| Sevgi ve muhabbet, bazen açması vakit alan çekingen bir çiçek gibidir. | Open Subtitles | أحياناً المحبة هي زهرةً خجولة تحتاج وقتَ للتَفَتُّح |
| Seninle daha çok vakit geçirmek istiyorum, ama burada tıkılısın baba. | Open Subtitles | تَعْرفُ، أنا أوَدُّ أَنْ أَقْضي وقتَ أكثرَ مَعك، لَكنَّك تَلتصقُ هنا، أَبّ. |
| Buna zamanımız yok, daha sonra kavga edebilirsiniz. | Open Subtitles | لا وقتَ لدينا لهذا.. بوسعكم أن تتجادلوا لاحقاً |
| - Ama zamanımız tükeniyor. | Open Subtitles | - مِنْ هذا قبل ذلك. - لَكنَّنا نَستنفذُ وقتَ. |
| Böylelikle güvenli bir kaçış yapmak için ve 302'yi geçitten geçirip tekrar birleştirmek için yeterli zamanımız olacak. | Open Subtitles | مما سَيَعطينا وقتَ لبِناء مدرج مؤقت و العبور بـ * 302 * من البوابه و إعاده تجميعها |
| Ona kapanma zamanı olduğunu anlatmaya çalışıyorduk ama pek anlıyor gibi görünmüyordu. | Open Subtitles | نحن نُحاولُ إخْبارها انة وقتَ الغْلقُ لَكنَّها لا تَبْدو انها تفهم. |
| Ölüm zamanı belli değil. O anda nerede, belli değil. | Open Subtitles | لا أحد يُمْكِنُ أَنْ يُحدّدَ بدقة وقتَ الموتِ لا يَستطيعُ أن يثبت أين كان هو |
| Evet, zamanı iyi kullan. | Open Subtitles | نعم، حَسناً، أنت من الأفضل أن تَجْعلُ وقتَ. |
| Formül basit... ama hazırlamak Zaman alır. | Open Subtitles | ..إنّ الصيغةَبسيطةُ. لَكنَّها تاْخذُ وقتَ لتعمل. |
| Profesör, pardon, zamanım kalmadı. | Open Subtitles | أوه، أستاذ، يُعذرُني , أَبْدو أنْ إستنفذتُ وقتَ. |
| - Sence şakanın sırası mı? | Open Subtitles | بعد كلّ هذ الوقت؟ وتظنّ الآنَ وقتَ المُزاح! |
| O Zaman herkesin zamanını boşa harcamaktan vazgeç ve yap artık. | Open Subtitles | فرجاءً لا تضيّعي وقتَ الجميع، و افعلي ذلك. |
| Bakmaya Vaktim olmuyordu. Kısayken daha kolay oluyor. | Open Subtitles | ليس لدي وقتَ للإهتمام بشعري، أن يكون أقصرّ أسهل. |
| Sadece ilk arama için vaktimiz var. İyi değerlendirin. | Open Subtitles | ولا وقتَ لدينا سوى للأولوياتِ فلتستغلوهُ |
| Sessiz kalınacak zamanlarda olacaktır, konuşulacak zamanlar da.. | Open Subtitles | وقتَ للِحفاَظ علَى الصمَت ووقتَ لِلتَحدث |